Yok

322 20 0
                                    

"Üşüyorum,
Üzerimi örten yok ama,
Korkuyorum,
Korkma diyenim yok ama,
Sarılıyorum,
Sarılanım yok ama,
Gidiyorum,
Gidecek bir bahçem yok ama,
Geliyorum,
Hoşgeldin diyenim yok ama,
Seviyorum,
Sevenim yok ama."

"Çok acıklı söyledin be abi.Kim seni bu kadar yaraladı ki ?" dedi karşımdaki küçük çocuk.
'YARALI' diye tekrarladım.
"Bak küçük bir yara ancak bir yaralıya bu kadar yakışır.Hayat kırıklığım beni yaraladı." dedim gözümden süzülen yaşlarla.
'Hayat kırıklığı ne abi ?" dedi beni sorgular şekilde.
'Hayat kırıklığı, hayal kırıklığı demek.Birini kaybetmenle başlar hayat kırıklığın,onu kaybettiğini düşünürsün.Yanılırsın bilmediğin uzaklarda kendini kaybetmişsindir.Ben hayattan ayrıldım o gittiğinden beri.' dememle şaşkın bir şekilde bana dönüp ;
'Abi hiç gitmeyeceğine nasıl inandın ?' kendime soramadığım bir soruydu.
'Sorma kardeşim,sorma.' dedikten sonra caddeye doğru yürümeye başladım.Bir yangın köreldi gözlerimde.Ve bir ses.Aciz bedenim çarpan otomobilin etkisiyle savrulmuştu.
Küçük çocuk belirdi,gözlerimde ;
"Sevdim, gitmeyecek kadar sevildim." dememle karşımda göz yaşlarına boğulan bir çocuk.Baş ucuma üşüşen birkaç insan.'Yardım edin' çığlıkları savruldu geçmişin izlerinde.
Değişen tek şey ; ZAMAN.
Yedi yüz yirmi gün önce aynı yerde,aynı günde,aynı saatte,aynı beden.
Kadın da o gün aynı yerde,aynı günde,aynı saatte,aynı bedende gitmişti.
'Abi gitmişti demiştin.' dedi küçük çocuk ürkek gözleriyle,
"Evet gitti,bilmediğin o çok uzaklara küçüğüm."
'Şimdi masal bitti,biten bitti.
Kadın öldü,adam da öldü.'
ÖLDÜ.

Emine Çaktur



SÜHAN (ACI AŞK)Where stories live. Discover now