28

4.4K 206 69
                                    

"Su Yeşili'ne. Hemen!"

Adam atarını giderini yaptı, kızı aldı, emri verdi ve gitti. Şaka gibi. Başka derdi var mıydı acaba paşamın? Abi dedik bağrım.. Başlarım böyle abiliğe be! Dün beni öptün sen aloo..
"Su?"yanıma yanaşan mırıltılı sesin sahibini hatırlamamla gerçek hayata dönmem bir oldu. Mert'e birazdan sövebilirdim, şimdi başka biriyle ilgilenmem lazım.
"En azından kolumdaki izin geçene kadar görünme sen bana."dediğim gibi hızla çıktım.
"Bak kendi yediğim haltlar yüzünden yemek yediğim yerden oldum. Bide aç kalacağım. Aferin bana."diye kendime söylene söylene Su Yeşili'ne geçtim.
Ben bunun altında kalmam. Kalamam. Ne demek beni oracıkta bırakıp elin kadınıyla gitmek. Ay bi de mutlu aile tablosu çizercesine Rüya'yı kucağına aldı adam.
"Acaba neredeler? Ama Rüya yanlarındaydı bir şey olmamıştır."
"Ne olacaktı Su? Ne olabilir yani?"
"Mert seni seviyormuş yapmaz öyle bir şey."
"Nasıl bir şey? Ayrıca nerden biliyoruz sevdiğini? O çatlak Pelin'e mi güveneceğim."
"Seviyorduysa da artık sevmiyordur zaten."
"Peki sanane Su? Sananee!"diye bağırmamla kapıdaki bir çift gözle buluştu gözlerim. Tabi ki Mert değildi. Paşam alemlerde.
Şu an karşımdaki gözler mi daha çok sinirlendirmeli beni yoksa Mert mi bilemedim o an. Aslında karşımdakine neden sinirlenmem gerektiğine de emin değildim. Sahi ne yapmıştı ki bana? Belki de kendimde bulamadığım cesareti onda bulmak ağır gelmişti bana bilmiyorum. Yada kaybetme korkusu..
"Gelebilir miyim?"
"Abime hediye bakacaksan eğer ben pek ona hitap etmiyorum." dediğim sırada taburelerden birine oturdum. O da bunu bir davet olarak kabul ederek karşımdaki yerini aldı.
"Toprak'ı benden daha iyi tanıyorsun eminim haklısındır. Hatta ben Toprak'ı henüz tanımıyorum dersem daha iyi olur."
"Bana ilişkinizin gidişatından bahsetmeye gelmedin değil mi?"
"Sana geldiğimden haberi yok. Aslında benim de onun ne yaptığından haberim yok."derken sesi fazlasıyla kırgın çıkmıştı.
"Eğer bana sormaya geldiysen benim de bilgim yok. Malum aramız pek iyi değil bu aralar."derken gayet iğneleyiciydi sözlerim.
"Biliyorum. Toprak kendine o kadar kızgın ki benimle görüşmekten kaçındığının farkındayım. Benimle görüşürse sana ihanet edeceğini düşünüyor. Seni daha fazla kıracağını.."
"Görüşmekten ileri gitmişsiniz gibi gelmişti bana ama."derken ayrıntılara olan merakım konuşmuştu.
"Şey, biz o akşam abinle bir şeyler yedik. İkimizin de gecenin sonunda olanlarla ilgili önceden bir planı yoktu. Hatta gece o kadar uzun süre muhabbet etmişiz ki saatin kaç olduğunu bilmeden sizin eve geldik. Sizinle otururuz diyerek gelmiştik hatta. Ama sizin uyuduğunuzu görünce saatin baya geç olduğunu anladık ve abin o kadar yolu gelmişken gitmemi istemedi hemen."
"Sizde malum hazırda yatak da varken kullanalım dediniz yani."
"Bölme lütfen yeterince utanıyorum zaten. Biz muhabbetimize bir şeyler içerken devam ettik. En son abine yaşadıklarımı anlattığımı ve omzunda ağladığımı hatırlıyorum. Biliyor musun ilk kez birine her şeyi tüm çıplaklığıyla anlatmıştım. Sanırım rahatlamıştım o an. Ve sonrasını hatırlamıyorum. Aramızda bir şey geçmedi onu biliyorum. Çünkü dedim ya abine sığınmış ağlıyordum. Abini sen tanıyorsun Su. O haldeki bir kadından ne alabilir sen biliyor olmalısın. Sabah sen odaya girdikten sonra lanetler ederek gitti. Sanırım kırıldığımı düşünerek akşam hastaneden beni alıp eve bıraktı. Tek kelime etmedi. Sadece ilk başta merhaba dercesi sarılıp sonra da hoşçakal dercesine yanağımdan öptü. Bir dahası da olmadı. İki gündür hiç konuşmadık. Pelin aranızın düzelmediğini söylediği için geldim sana. Özür dilerim. Onu senden çalmak gibi bir niyetim yoktu."diyip ayaklanmıştı ki kendimi tutamadım.
"Onu seviyor musun?" Gözlerine ulaşmayan bir tebessümle geri çöktü yerine.
"Abinle aramda bir şey olmadı Su. Belki olacaktı bilmiyorum. Yanlış anlama seni suçlamıyorum. Tam tersi abinin hayatta bir şeyleri kendinin önünde tutması ayrı mutlu etti beni. Ama abini sevdiğimi söyleyecek bir şey yaşamadım."
"Ama isterdin?"
"Yalan söylemeyeceğim. Abin o kadar dürüst ve açık bir adam ki ayrı bir güven veriyor. O kadar sıcak ki karşısındakinin yaralarını sarıyor. Benim gibi bir kadın için abin yaşanacak en güzel duygu. Ama.."
"Senin gibi bir kadın? Senin ne gibin varmış? Tamam abim mükemmelliğin diğer adıdır ama seni gömmeye de gerek yok." Bir anda onu savunmam hoşuna gitmiş olmalı ki içten bir gülümseme belirdi dudaklarında.
"Teşekkür ederim. Ama benim gibi bir kadından kastım kocası tarafından kendi yatağında iki kadınla aldatılan ve o yatakta uyumuş bir kadın anlamına geliyordu."
"Hiii."derken elin ağzıma gitmişti.
"Daha önce evli olmama mıydı bu yoksa aldatıldığını kısmına mı?" Acı bir gülümsemeydi şu an dudaklarına yer edinen.
"Yavru kurt?"
"Sen, sen nerden biliyorsun?"derken ayaklanmıştı tabureden.
"Şey ben.."
"Anlattı değil mi? Serkan anlattı sana. Utanmadan bir de sana anlattı. Hem de sana. Pişmanlıklarından bahsedip kandırdı mı seni de? Beni suçladı mı bebek istemediğim için."
"Sakin ol lütfen. Haydi otur. Evet pişman olduğunu söylemişti ama tamamen senin açından düşünerek, kendini suçlayarak anlattı. Kendine o kadar kızgındı ki ölüme bu yüzden dünden hazır gibi gelmişti."
"Bi de o var değil mi? Adama tam kızıp lanetler okuyacağım o sırada aklıma hastalığı geliyor."
"Sen nasıl oldun peki? Tüm bunlardan sonra?"
"Soydan kardeşler hikayenin tamamını öğrenmeden rahat edemeyecek anlaşılan."
"A yok hayır. İstemiyorsan anlatma. Ben birden sordum. Özür dilerim."
"Kahve var mı?"
"Rica etsem ara kapıyı tıklatıp yan taraftan alsan? Bu aralar herkesle aram bozuk gibi."derken utanmıştım. Galiba sorun bendeydi.
"Sana da alıyorum." diyen Kader kapıyı açmıştı bile. Kader'in teşekkür eden Mavi'nin ise rica eden sesinden sonra içerisi kahvenin eşsiz kokusuna bulanmıştı bile. Kader kahveleri masaya koyup karşımda yerini aldığında gözlerine hüzün yerleşti.
"Üniversite aşkıydı bizimki. Ailem erken dese de evlenmiştim. Serkan'ın ailesi var mıydı yok muydu belli değildi zaten. Mutluyduk aslında. Şimdi düşününce kavga ettiğimiz anlar bile yok denecek kadar azdı. Belki de etmeliydik bilmiyorum. Sonra birden hamile olduğuma dair şüpheler yer edindi içimde. Ama ne test yapacak cesaretim vardı ne de Serkan'a söyleyecek. Çocuk isteğinden bahsetmemişti hiç. Yani o dönemlerde. Aramız bozuk da olsa anneme gitmeye karar verdim. Yanlış bir karar olduğunu kısa sürede anladım tabi. Anneme gittiğimde beklediğimden daha soğuk karşılanmıştım ve ben şüphelerimden bahsettiğim an annemin söylediği sözler kulaklarımda büyümeye başladı. Gözyaşlarım o kadar fazla akıyordu ki önümü zor görüyordum. Ama daha fazla orada kalamayıp kaçarcasına çıktım evden. Sonra gözümü hastanede açtım. Merdivenlerden düşmüştüm ve içimde daha yeni büyümeye başlayan bir nefesi sonlandırmıştım. Serkan hiç bilmedi bunu. Annem yüzünden çocuğumuz öldü diyemedim. Bana bunları annem yaşattı demek de zor gelmişti. Sonrasında sanki Serkan kaybettiği çocuğunu istermiş gibi çocuk sahibi olmak istediğini söyleyip durdu. Ama ben her seferinde kaçtım. Yatakta iki yabancı gibiydik. Neyse işte. Bir güne eve geldim ve yatağımda iki kadın ve kocamı gördüm. En çok kime kızdım bilmiyorum. Anneme mi Serkan'a mı yoksa her şeyi tek yaşadığım içim kendime mi? Ama geri dönülmüyor işte.." anlattıkça ağladı. Anlattıkça ağladım. Bir süre ikimiz de birbirimize izin verdik. Sonra önümde ki kahve fincanıyla göz göze gelmiştim ki aklıma gelen şey ile gözlerimi kurulayıp konuşmaya başladım.
"Hadi gidiyoruz."
"Nereye?"derken o da toparlanıyordu.
"Önce güzel bir market alışverişi yapacağız sonrada bizim evde sofra kuracağız."
"Ben gelmesem daha iyi olur."derken çantasını daha sıkı tutmaya başlamıştı.
"İtiraz istemiyorum. Hem bu gece istediğin yerde sızıp kalabilirsin."diyip göz kırptım. Evet bunu ben yaptım. Ben Su Soydan az önce abimin hayatına giriş biletini bir kadına kendi ellerinle verdim.
"Suuu!"
"Ay bu arada bizim evdeki herkesin adeti oldu resmen adımı cırlamak." derken yandan bir şekilde yüzündeki gülümsemeyi izledim. Ben bir şeyleri kaçırmışken abimin kaçırmasını izlemek istemiyordum. Eğer gerçekten Kader'le görüşmek istiyorsa buna karışmaya hakkım da yoktu. Hem o barlarda takıldığı tiplerden sonra Kader benim için büyük şanstı.
"Hadi toplan da çıkalım."
"Bu saatte mi kapatacaksın?"
"Zaten geç açmıştım yani erken de kapatabilirim. Ne de olsa patron benim."
"Bardaklar?"
"Mavi'yi çekemem şu an. Hadiiii."
                                                  •.•.•
Market arabasını alkollü içeceklerin olduğu kısma iterken Kader yanımda tüm çekimserliği ile yürüyordu. Ona kalsa abimle aramızı bozan kişi olarak abime hak verip bir daha görüşmemeliydiler. Ben bozduğuna göre toparlamak da bana kalıyordu bu ikiliyi.
Abimler için bir büyük rakıyı sepete koyarken bizim içinde büyük boy tekilayı kapmıştım. Yeterli olduğunu düşünecekken Kader'in iyi bir içici olduğunu hatırlayıp bir kaç taneden biraz fazla olan biraları da almayı ihmal etmemiştim. Abur cubur bölümüne geldiğimde elime gelen cips ve çerezleri de sepete atıp Kader'e döndüm.
"Ekstradan istediğin bir şey var mı?"
"Alabileceğimiz başka bir şey bıraktın mı ki?"
"Şey el alışkanlığı. Evdeki herkes farklı şeyi sevince otomatik olarak biraz fazla oluyor alınanlar."
"Birbirinizden tamamen zıt olup bu kadar uyum içinde olmanız ilginç gerçekten."
"Dime ama. Bence bilerek yapıyorlar. Aslında alınan her şeyi yiyorlar ama bu bahaneyle her şeyi aldırıyorlar. A Pelin'i aramadık."derken bir yandan sepeti kasaya götürüyor diğer yandan telefondan Pelin'i aramaya çalışıyordum.
"Sen ara Pelin'i. Kasayı ben hallederim."derken sepete uzanmıştı ki hızla çektim elinden.
"Bence bugünün kıymetini bil. O eve son kez misafir olarak giriyorsun." Söylediklerimin hoşuna gittiği gözlerinden belli olsa da abimden çekindiği belli oluyordu hala. Salak herif benimle kavga edip kızla görüşmeyi kesmek nedir ya! Tamam bir yanım bundan hoşnut olmuş durumda ama yine de gereksiz bir hareket olduğu gerçeği değişmez.
"Peluşum, nerdesin?"
"Oo birinin keyfi yerine gelmiş. Hayatında ki hangi erkek yanında doğruyu söyle." Anında moral bozma timi diye bir ekip kurulsa düşünmez Pelin'i başına getirirdim. Yine aklıma getirdi olanları.
"Şaşıracaksın ama yanımda bir erkek yok."
"Oha. Bir yetmez iki olsuna mı bağladın? Mavi'yi bilmem ama Mert katil olur, net."
"Pelin saçmalama rekoru kırıyorsun hayatım!"
"Tamam sustummm." M harfine bastıra bastıra konuşup sustuğunda kaçan keyfimi geri çağırıyordum.
"Eve geçtin mi?"
"Evet. Hatta bize yiyecek bir şeyler bile hazırladım."
"Bize mi?"
"Çocuklar akşam birlikte takılacakmış. Ben de atıştırmalık bir şeyler hazırladım. Sen nerdesin?"
"Bana niye çıkacaklarını söylemediler?" Bozulmuştum.
"Üçte ikisiyle konuşmadığın için olabilir mi tatlım? Bozulma hemen. Sen eve gelince arayıp haber vermemi bekliyorlar."
"Neyse iyi olmuş. Rakıyı almaktan yırttım."derken kasaya dizdiklerimden rakıyı ve birkaç parça abur cuburu eksilttim.
"Rakı? Nerdesin sen Allah aşkına?"
"Üç kişilik hazırla sofrayı. Beş dakikaya evdeyiz."dediğim gibi telefonu suratına kapatıp Kader'in poşetleme işlemine yardım etmeye başladım.
"Kız kızayız sanırım."
"Artık bize katlanacaksın bu gecelik."
"Katlanacağım artık."derken sahte bir hüzün vardı yüzünde. Bence gün ne kadar kötü başlasada güzel bitecekti.

Kırmızı Rujum Olmadan AslaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin