SIR -1 "Kan Revan"

15.7K 564 44
                                    


SIR-1: ''Kan Revan''

Yeni doğan güne gözlerini araladı. Kalbinde günün getirisi yeniden simsar olmuştu. Takvimler her yıl bugünü gösterdiğinde, kalbinde bu haddini bilmez hisle uyanıyordu. Acı çeken sadece kalbi değildi. Boğazında bitmek bilmeyen, ağzından dökülmek için sıraya giren kelimelerin baskısı içini delip geçerdi. Yatağın içinde dizlerini kendine çekti, başını dizlerine yasladı.

Açık tonların hüküm sürdüğü odasında dolanan bal gözleri, renklerden aman diliyordu. Bu ferahlığı kalbine konmasını istiyordu. Lakin bugün bu ferahlık mümkün değildi. Bugün hüzün günüydü. Yıllar önce kaybettiği annesinin, aralarından ayrılışının onuncu senesiydi.

İçinde hissettiği acı senelerdir olduğu gibi bugün de tekrar dostu olacaktı. Ağzından dökülemeyen kelimelerin baskısıyla yaşayacaktı. Ancak kapının dışına çıktığında yine kalan herkes gibi rol yapacaktı. Acıların en büyüğü gösterilmeyerek yaşanandı. İçine hapis olup, susmanı sağlayan en çok can yakandı. Sanki konuşursa diğerlerine haksızlık edecekti. Annesinden sonra kendisine annelik etmeye çalışan babaannesine, gözünün içine bakarak büyüten babasına. Bu sene de herkes acısını kalbine saklı tutacaktı.

O acı orada mühürlüydü. Yok olup gitmesinin mümkünü yoktu. Her daim en büyük yarası olarak barınacaktı.

Her zaman olduğundan daha ağır hazırlandı. Bir acelesi yoktu. Bu kapının dışında kalan herkesin, telaşa kapıldığını biliyordu. Geciktirebildiği kadar geciktirmek durumundaydı. Zira babasının ela gözlerinde biriken buruk hislerle hemen buluşmak istemiyordu. Efsane aşktan yaşayan taraf babasıydı. Bir trafik kazasında, bir gecede kaybettiği aşık olduğu kadının senesinde içinden kalkan cenazelerin haddi hesabı yoktu. Yine erkenden evden gitmek isteyecekti. Her gün olduğu gibi, bu sabah arkasına bakmayacaktı.

Herkes acısını içinde yaşıyordu. Sımsıkı örttülen kalplerin bir odasında, herkes kendince yaş tutuyordu. Yine herkes birbirine sessiz bir destek içinde olacaktı.

Aşağıya inmeden sol tarafında kalan balkona yürüdü. Parmaklarını balkonun tahtadan setlerine yasladı. Geniş arazide gözlerini gezdirdi. Burası Duman Çiftliği'ydi. Selim Duman'ın mabediydi. Bursa'nın en geniş arazisiydi. Her yanı huzur veren yeşillerle doluydu.  Bahçelerinde annesinin diktiği ağaçlar vardı. Onlarda büyütmemeye yemin etmişti. İnsanların koşturmasını görüyordu. Telaşla atılan her bir adım, zihnine sinyal niteliğindeydi. Saatler sonra Bursa'nın hatrı sayılır kesimi bu evde Nihal Duman'ın mevlidi için bir araya gelecekti.

Selim Bey, inanılmaz bir babaydı. Sevgi dolu kalbinin en güzide köşesi kızına aitti. Yürüdüğü her yolda gölgesini üstünden eksik bırakmamıştı. Sevgisiyle, desteğiyle hayatının en büyük armağanıydı. Annesinin ani kaybından sonra evlenmeyi aklının ucundan bile geçirmemişti. Genç yaşta karısını kaybeden bir adam olarak, hayatını kızına adamıştı. On sene sonra baktığında bile kararı yadırgamıyordu. Kalbi bir kez çok sevmişti. Aynı kişi tarafından bir kez infilak etmişti. Hayatını tek bir kadının aşkına adamıştı. Bir başkası söz konusu dahi edilemezdi.

Odasına dönüp son kez boy aynasına baktı. Parmak uçları uzun sarı tutamlara gitti. Aheste hareketlerle saçlarını geriye doğru savurdu. Uzun kirpiklerinin çevrelediği bal gözlerine çöken karmaşa, ruhunun eseriydi. Ruhu bugün yük doluydu. Takvimin bu zamanında hep başına gelen gibi şu an annesinin mezarı başındaydı. Dişlerini dolgun dudaklarına geçirdi. Hissettiği fiziksel acının, yaralı ruhunun yanında esamesi okunamazdı.

SIRWhere stories live. Discover now