10. Bölüm - Velanna

249 150 0
                                    

Dua mı bitirmemle, bir şeyler oldu. Çevrede birden artan ısı, vücudumun üstünde dolaşmaya başladı. Sanki bir enerji alanı oluşuyordu. Gözlerimi açtığım zaman şaşırtıcı bir görüntüyle karşılaştım. Ormanda karşılaştığım o elf kadın asasından yeşil bir ışık çıkartarak canavarın önünde duruyordu.

Daha sonra bir büyü gönderdi üzerine. Bu yaratığı iterek, uzaklaştırdı. O anda bende elinden aşağı düşüp kurtuldum. Yaratık öfkeyle yerden elfe ve bana bakıyordu. Elf asasından bir enerji dalgası daha oluşturarak canavara doğru savurdu. Bu sefer Sylvan'nı en az on metre geriye ağaçların üzerine uçurdu.

Bende yerden yaralarımı tutarak verdikleri açı içinde kalktım ve elfin arkasına geçerek saklandım.

Şiddetli bir şekilde çarparak düştüğü yerden tekrar doğrulan yaratık, elfe doğru saldırıya geçti. Ancak elf kendine sarsılmaz özgüveniyle olduğu yerde kalmaya devam etti. Bunu gördükten sonra bende yaratıktan korkmayı bıraktım. Ayrıca elfin üzerinden yayılan enerjinin giderek güçlendiğini hissetmiştim.

Üzerine atılan canavarı dilini bilmediğim birkaç sihirli sözcükle durdurdu. Ardından bir şeyler daha geveledi. Yaratık yerde kendi kendine yuvarlanmaya başladı ve sonra tüm gücüyle boğazını sıkarak kendi kafasını koparttı. Birkaç saniye içinde yaratık cansız bir odun yığınına dönüştü. Ben ise bir dakika boyunca gözlerimi cesedinden ayıramadım.

Hala yaralarımdan akan kanı engellemek için baskı yapıyordum. Olanlar karşısında nefesim kesilmiş bir halde yavaşça doğruldum. Gri muhafızın beni kurtarmasına ve duamın hemen kabul olmasına inanamıyordum.

Bu kadar olayın böylesi bir günde yaşanmasının bir işaret olduğuna emindim artık. Bu yaşadıklarım sahiden önemli şeylerin habercisiydi sanki. Tüm ormanların en korkulan canlılarından biriyle karşılaşmıştım ve ölmemiştim.

Üstüne üstlük bir gri muhafız tarafından kurtarılmıştım. Gerçi beni tüm bu yol boyunca takip ettiğinden şüphem yoktu. Bunları babama anlatsam kesinlikle inanmazdı. Başım dönüyordu.

Gri muhafıza "Sana ne kadar teşekkür etsem azdır herhalde." dedim.

Ama elf bana kulak asmadan az önce öldürdüğü yaratığı düşünceli bir ifadeyle incelemeyi sürdürdü.

"Beni nasıl buldun? Neden buradasın?" diye sordum.

"Başına bu gün merak duygun yüzünden gelmeyen kalmadı ama sen hala ısrarcısın." dedi.

Elf ile konuşmaya çalışmanın anlamsız olduğunu görünce dikkatimi acıdan kıvrandığım yaralarım üzerine verdim. Ellerim kan içinde kalmıştı. Sersemlemiştim ve yakında yardım almazsam tüm bunlara rağmen ölebilirdim.

Elf elimi tutup çekti ve kendi elini yaramın üzerine koyarak gözlerini kapattı. Büyülü sözlerinden mırıldanmaya başladı, birden rahatlatıcı bir hissin damarlarımda akmaya başladığını hissettim. Saniyeler içinde acılarımın kaybolduğunu ve yaralarımın tamamen kapandığını fark ettim.

Baktığım zaman gördüklerime inanamamıştım. Yaratığın açtığı yaraların izleri bile gitmişti. Hiç olmamış gibiydi.

Hayranlıkla elfe baktım.

Elf gülümsedi.

"Anlayamıyorum tüm bunları neden?"

Elf bakışlarını benden çekti.

"Bazı şeyleri zaman içinde öğrenmen daha iyi olur."

Heyecanla," Peki en azından Gri muhafızlara katılmama yardımcı olur musun?" diye sordum.

Elf, "Hayır." diye cevapladı.

"Fakat neden?" diye cevapladım.

"Cesur bir kızsın ama sana böyle bir ayrıcalık tanıyacak yetkim yok. Sende herkes gibi turnuvaya katılsaydın."

"Fakat denedim zaten! Beni değil, ağabeyimi seçtiler. Yani çoktan reddedildim. Katılma şansım tekrar var mı?" dedim.

Elf, " Şehre git ve Nathaniel'i bul. Seni Velanna'nın gönderdiğini söyle, o anlayacaktır."

Duyduğum sözlerden sonra mutlu olmuştum, "Tekrar çok teşekkür ederim!" dedim.

"Unutma bir gri muhafız savaş için asla davetiye beklemez! Kaderini belirlemekten asla vaz geçme."

Bir an gözlerimi kırptım, kadının ortadan tekrar kaybolduğunu fark ettim. Etrafıma onu görebilmek için bakındım ama bu çabam nafileydi.

Bu arada biraz kaybolmuştum. Nerede olduğumu anlamak için ormandaki en uzun ağacın tepesine derhal tırmanmaya karar verdim. 

Bu yükseklikten ormanı kaplayan tüm alanı görebiliyordum. Ormanın bittiği noktada koyu kızıl ışıklar saçarak batan güneşin, Amaranthine Şehri'ne uzanan uzun yolu aydınlattığını gördüm.

Daha fazla vakit kaybetmek istemiyordum, ağaçtan hızla inerek, kaderime doğru koşmaya başladım.

Yıkım Döngüsü Serisi: Cesaret Çağı - 1. Kitap Tamamlandı -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin