İkinci Bölüm

20 2 0
                                    

Yabancı

-Bir Ay Sonra-

   Bir aydır ayna manzaraya bakıyor olsa da düşünceleri değişmiyordu. Aslında, düşünebileceği hiçbir şey yoktu. Ailesiyle ikinci kez tanışmak garip bir duyguydu. Annesinin her gece yatmadan önce ağlaması, babasının sürekli hüzün dolu gülümsemesi ve kardeşinin artık onu yabancılaması canını acıtamıyordu. Bazen hatırlamamak iyidi.

   Koridordan odasına taşınmış aile fotoğrafları gökyüzünün beyaz ışığıyla parlarken onlara sadece boş gözlerle bakabiliyordu. Aynada kendisine baktığında kim olduğunu tanıyamıyordu, bir günlüğü yoktu, odası başka birisininmiş gibi yabancıladı. Doktor hafızasını geri kazanabileceğini söylese de bu fikre gülmüştü. İmkânsız gibi gözüküyordu.

   Kaldırımlara yağmur düşerken başını camdan çekti. Pencereyi açarak derin bir nefes aldı. Rüzgar yüzüne çarptıkta yeniden doğuyor gibi hissediyordu. Bir ay sonra gülümsemeyi başarabilmişti. Eline düşen koca yağmur damlasını üstüne silerek çekildi ve odadan çıktı. Hoş bir  börek kokusu mutfağa doğru sürüklerken Kardelen'i, ev havadan dolayı kararmıştı. Annesi tezgahı silerken türkü mırıldanıyordu.

   Annem hep böyle miydi, diye düşünmeden edemedi ve fırına baktı. "Oy, kuzum, nasılsın?" Annesinin dolan gözlerini umursamamaya çalıştı. "Biraz daha iyi, öyle işte." Arada gergin bir sessizlik oluştu. Ben de bir şeyler hatırlamak isterdim, diye yakındı kendi kendine fırının turuncu ışığına bakarak.

   "Sana börek yapıyordum ben de." diyebildi annesi anca. Kardelen başını salladı. "Seviyordum... değil mi? Yaptığın börekleri, bir aydır yedirdiğin yemekleri, huylarını." Nefesinin darlaştığını hissettiğinde yüzünü buruşturdu. Annesi burnunu çekmeye başlamıştı çoktan. "Ben dışarı çıkabilir miyim? Hava çok güzel gözüküyor."

   Ceketine sığınırken gözleri yaşarmıştı. Elindeki adrese bakıyordu arada. "Al bak bu evin adresi. Kaybolursan diye." Annesinin sesi zihninde yankılandığında kağıdı buruşturduğunu fark etmemişti. Başını iki yana salladı.

   Sert rüzgar Kardelen'e kızmış gibi sürekli yüzüne yüzüne esiyordu. Kısa kıvırcık saçları da gözlerini kapatıyor, görüşünü engelliyordu. Sokak boyunca yürümeye devam etti. Cadde hareketliydi, arabalar geçiyor, insanlar şemsiyeleri altında hızlı adımlar atıyordu. Kardelen ise tezatlık oluşrutuyordu. Yavaş adımları onu ölü kılıyordu. Zaten bir nevi kendisini artık ölü sayıyordu, bir hayalet. Ağzından küçük bir kıkırtı çıktı ve başını iki yana salladı.

   Gümüş bulutlar onu mutlu etmeye gelmişti.

   Menünün içecek kısmına da boş gözlerle bakıyordu. Hangisini içmeyi seviyordu? Ya da başta hata yapmış da olabilirdi. Belki de dışarı çıkmaktan nefret ediyordu. Dudağını ısırdı. Sıcak bir şeyler içmek istedi. Sıcak çikolatayı denemek güzel olurdu. Karşısına karartı çöktü ve gözlerini oraya dikti. Tanımadığı -ama karşısındakinin kendisini tanıdığına emindi- erkek karşısına oturmuş gülümsüyordu.

   "Kardelen, yokluğun hissediliyor." Kardelen toparlandı ve gülümsemeye çalıştı. "Bil ki benim hissettiğim yokluk daha beter. Özür dilerim, kimsiniz?"

   Saçlarına güneş damlamış gencin gülümsemesi soldu. "Özür dilerim ben, ben Kerem." Kerem kızardı ve başını sağa çevirdi. "Bir zamanlar senden hoşlanıyordum. Tabi bunu bilmiyordun çünkü sana hiçbir zaman söylememiştim." Kardelen ne diyeceğini bilmiyordu, sadece bakmakla yetindi. En iyisi konuşmamaktı. Sokrates doğru demiş: "Hiç bilmemek, eksik bilmekten yeğdir."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 28, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Necrophobia*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin