Bölüm 2

5.2K 340 67
                                    

Multimedya: O çocuk ;)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Multimedya: O çocuk ;)

Şarkı: The Pretty Reckless - You Make Me Wanna Die

*

Ulaşılmaz olan her zaman daha çok cezbeder insanı. Dünyanın yarısı önümüzde diz çökse, bize istediğimiz her şeyi vermeye hazır olsa bile biz hep ulaşamayacağımıza inandığımızın peşinden gideriz. Ulaşılmaz görünen ne varsa yüceltiriz gözümüzde. Bir şeyi kolay kolay elde edemeyeceğimize olan inancımız ne kadar büyük olursa, o şey o kadar değerli olur.

Bu, dünyanın değişmeyen bir kuralıydı belki ve herkes için geçerli olduğu gibi benim için de geçerliydi. Bunu artık çok daha iyi anlıyordum. Ben şimdiye dek insanların ulaşmak istemediği, çünkü zaten avucunun içinde olandım. Kimse benim için çabalamazdı, çünkü ben başkaları için çabalar böylece onların gözündeki değerimi kaybederdim. Emek verdiğimiz kadar değil, çabalamadığımız kadar kıymetliydik.

Ben hep çizginin kaybeden tarafındaydım. Şimdiye dek hayatın gizli kaidesini bu şekilde tecrübe etmiştim. Ama dün gece rüyama misafir olan o koyu gözlerden sonra bu sabah bambaşka bir istekle uyanmıştım yeni güne. Bu defa ulaşılmazın peşinden giden taraftaydım ve bunu isteyip istememek kontrolümde değildi. Bunu, kantinde oturmuş, bakışlarımı etrafta gezindirirken belli bir manzarayı görmek istediğimin farkına vardığımda anlamıştım.

Tostumdan küçük bir ısırık alırken gözlerim geniş alanı taramaya devam ediyordu. Bunun nasıl ve neden olduğunu bilmiyordum ama ister istemez dün dikkatimi çeken o çocuğu bir kez daha görmek istiyordum. Görsem ne olacak bilmiyordum oysa. Elime ne geçecekti ki? Kendime bu soruyu sorduğumda gözlerimin önünde yanıt olarak koskocaman bir 'hiç' belirse de, kendimi adını bilmediğim o çocuğu görmeyi istemekten alıkoyamıyordum. Hakkında hiçbir şey bilmediğim bir kişiye karşı birden bire bu kadar ilgi beslemek ne kadar normaldi?

Derin bir nefes alarak masadaki çayıma doğru uzandım. Beren'in gözlerini ara ara üzerimde hissetsem de ondan tarafa dönmüyor, yine de bir yandan dikkatini çekmemeye çalışıyordum.

''Bugün çok dalgınsın.''

Beren'in sesi kulaklarımı doldurduğunda kaçacak yerim olmadığını biliyordum. Muhtemelen en küçük bir hareketimle, kısa bir gözlemle bugün normalinden farklı bir ruh haline bürünmüş olduğumu anlayacaktı. Ama kaçmak ve kendimi gizlemek anormal bir şeyler olduğunu anlamasını sadece hızlandırırdı.

Gözlerim ağır çekimde arkadaşıma doğru dönerken tostumdan bir ısırık daha aldım. Bir yandan lokmamı çiğnemekle meşgulken, diğer yandan da mümkün olduğu kadar gülümsüyordum.

''Neyin var senin?'' diye sordu Beren bu defa.

Gülümsemeye devam ettim. Başımı sağa sola salladım ve, ''Hiç,'' dedim geçiştirici bir tonda.

Kızıl Matem  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin