-SIRLAR-

240 14 2
                                    

(Multide Ayşegül var)

Eve geldiğimde nedensizce sırıtıyordum. Anahtarımla kapıyı açıp eve girdiğimde babamı camın önünde görünce ağzımdan bir şaşkınlık nidası çıktı. Babam beni ve geldiğim arabayı  görmüştü. Ölüm sessizliğini bozan şey benim topuklarımdan çıkan sesti. Babam bir süre daha dışarı baktıktan sonra kafasını yavaşça bana döndürdü.

"Bu kılık ne neredeydin sen?" Sanırım Barlas'ı farketmemişti.

"Şey, b-ben Ilgınla dışarı çıkmıştım da." Lanet olsun neden hep kekeliyordum?

"Asıl soru seni getiren kimdi?" İşte şimdi yanmıştım. Ama cevap vermekten başka çarem yoktu.

"Okuldan bir arkadaşım."

"Ne çabuk alışmışsın yeni arkadaşlarına. İsim ver bana."

"Ba-barlas." Cevabımla birlikte babamın gözleri fal taşı gibi açıldı. Sonra çok garip bir şey oldu ve babam tuhaf bir gülümseme takındı.

"İyi git odana. Yarın okula gideceksin." Ben de bir şey diyemeden odama kaçtım. Üstüme pembe kareli pijamamı giydikten sonra Ilgın'ı aramayı düşünerek telefonuma yöneldiğimde içeriden gelen sesle babamın bana seslendiğini düşünerek kapımı açtım ve sesin geldiği yere yöneldim. Ama babam bana seslenmemişti. Telefonla konuşuyordu. Ama bir dakika konuşmasında benim adım da geçmişti. Tam içeri girecekken. Orada durdum ve konuşmaya kulak kesildim.

"Zamanı geldi, söyle artık Almira olduğunu."

"..."

"Sana da."

Konuşmadan hiçbir şey anlayamamıştım çünkü karşıdaki her kimse ne dediğini duyamıyordum. Sonra kafamda yanan ampulle farkına varmıştım ki evleneceğim kişinin babasıydı. Bu demek oluyordu ki evleneceğim kişi beni tanıyordu. Ve evlenmemizi o istememişti. Ama kimdi?  Babamın ayak seslerini duyunca hemen odama kaçtım. Bu karmaşa beni çok yoruyordu. Ama güçlü kalmam gerekiyordu. Ağlamamak için çok mücadele etsem de gözümde biriken yaştan her şey puslu gözüküyordu. Sonra gözümden bir damla yaş aktı. Saat erken olmasına rağmen yatağıma girdim ve yarın olacaklardan habersiz uykuya daldım.

 ***

Sabah alarmın sesliyle uyandım.  Yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra üstümü giyinmeye gittim. Fakat bir sorun vardı. Barlas okul üniformamı giymememi söylemişti. Ben de siyah dar kotumu giydim üstüne de gardolabımdaki en rahat üst olan oversize sweatimi giydim. Üstüne havalı bulduğum okulun kendi ceketini giydikten sonra aynamın karşısına geçerek bb krem ve kirazlı nemlendirici sürdüm. Saçlarımı da taradıktan sonra hazırdım.

***

Otobüsten indiğimde çantamda öğrenci kartımı ararken. Duyduğum motor sesleriyle kafamı yavaşça çevirdim karşımda Barlas, Ateş, Mert ve ilk gün Mert'in yanında oturan kişi vardı. Motorları oldukları yerde gazlayıp gereksiz ses çıkarıyorlardı. Sanırım bunu yapma amaçları kız düşürmekti. Ama hiç havalı değildi. Yani belki biraz havalı olabilirdi ama sadece biraz. Gözlerimi zorla da olsa o taraftan çektikten sonra, lanet olası öğrenci kartımı aramaya devam ederken Barlas ve diğerleri yanımdan geçtiler. Barlas'ın selam vereceğini düşünürken, yüzüme bile bakmamıştı. Sanki dün onca şeyi onunla değil bir başkasıyla yaşamıştım. Hâlâ bunu düşünürken öğrenci kartımı sonunda buldum ve güvenliğe gösterip tebessüm ettikten sonra okul bahçesine girdim. Neyse ki önde ilerleyen motorcu tayfa tüm dikkatleri üzerine çekmişti. Sınıfa girmeden önce kantine gidip kahvaltı yapmaya karar verip kantine yöneldim. Sabah olduğu için pek insan yoktu. Simit ve kahve aldıktan sonra boş masalardan birine oturdum. Normalde kahvaltıda kahve içmezdim ama bugün daha ayılamadığım için kahve almıştım.  En kısa zamanda eski uyku düzenimi yerine getirmem lazımdı. Simitimi ve kahvemi bitirdikten sonra çantamı alıp sınıfa çıktım. Barlas ve arkadaşları sınıfta değildi. İlk gün benim için getirdikleri en arkadaki sıraya doğru ilerlerken takıldığım şey yüzünden sendeledim. Takıldığım şeyi görmek için yere baktığımda ayak olduğunu gördüm. Bakışlarımı ayağın sahibine çevirdiğimde arkadaşıyla kıkırdayan çakma bir sarışına karşılaştım. Bu yüz bana çok tanıdık gelmişti.

ZORAKİ ZORBA: ATEŞİN OĞLU ARAFTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang