Neyse ki bu bekleyiş,içimi kemiren bu kıskançlık çok uzun sürmemiş ve Feride yavrusunu kaybeden anaç bir tavuk gibi kabarmaya başlamıştı.

Onun bu hâli keyiflenmeme sebep olurken,son hamlesi karşısında zevkten dört köşe olmuştum.

Feride'nin bu hâli öyle komikti ki sesli gülmemek için dudaklarımı dişlerimin arasına sıkıştırıyor,aynı zamanda bastırıyordum.

Koca kadın avuçlarına taş doldurup karşısında ki adamı taşlıyordu lakin adam ikinci postada korkak itler gibi çoktan olay yerinden ayrılmıştı...

Aklıma gelen düşünce ile bir anda yüzümde ki gülümseme silindi ve hemen koşar adımlarla açık duran tahta kapıdan içeri girdim.Bu onunla konuşmak demekse acı çekmeye razıydım...Ben onun beni fark etmesi için her şeye razıydım...

Derken beklediğim darbe gelmekte gecikmemişti.Alnıma,suratıma, yanaklarıma yediğim darbelerin önemi yoktu lakin kaşıma ve burun kemiğine denk gelenler yok mu...İşte onlar cidden nevrimi döndürmüş,canımı fena halde yakmıştı.Yakmak ne kelime nefesimi kesmişti.Özellikle burnumun yamulduğuna adım gibi emindim.Ama olsun onun için her şeye değerdi...

"Ben...Ben çok özür dilerim beyim görmedim sizi.Inanın görmedim ben-"

Yüzünde ki ifadeyi gördüğüm de kendime okkalı bir küfür savurup elimi kaşımdan çektim.

Belli ki şok olmuştu.Gözleri dolmuş,konuşurken bile dudakları titriyordu.

"Önemli değil.Buradan geçerken seni gördüm.O adamla konuşurken huzursuz gibiydin o yüzden izinsiz girmek zorunda kaldım"dedim gözlerine bakarken.

"Geçin...İçeri geçin lütfen yaranıza bakmamız gerekiyor"

"Önemli değil başımın çaresine bakarım.Siz iyi misiniz?O adam sizi rahatsız mi ediyordu?"

Vay anasını bee...Ağzından zerre yalan çıkmayan Timur ağa şu anda yalanın kitabını yazıyordu.Çocukken her yalanımı yakalayan babannem şu anda mezarında ters dönüyordu...

Bu düşünce ile tüm bedenim ürpersede bozuntuya vermedim ve ondan gelecek cevabı beklemeye başladım.

"Boşverin o adamın kim olduğunu gereksizin biri işte.Hadi bir an evvel kaşınıza bakalım."

"Gerek yok sizi rahatsız etmek istemem"

Zinhar ağzımdan çıkan her söz yalandı.Zaten amacım buydu ve planım tıkır tıkır işliyordu.Burnumun yamulması hariç tabi...

"Olur mu öyle şey beyim buyurun şöyle"

Evin kapısına ilerleyen kadını takip ederken kalp atışlarım birden ritmini değiştirmeye başlamıştı.Ona bu kadar yakın ama bir o kadar da uzak olmak,ona dokunamamak bazen öyle zor oluyordu ki...Gerçekten acınası haldeydim...

"Burada kalmam daha mantıklı"dedim birden.Oysa soktuğumun mantığı zerre umurum da değildi.

"Içeri girmek istememenizi anlıyorum beyim"demiş ve duvara dayalı halde duran tahta sandalyeyi çekerek konuşmasına kaldığı yerden devam etmişti.

"Siz burada bekleyin ben hemen geliyorum"

Söz hakkı tanımadan gözden kaybolmuştu.Sandalyeyi çektim ve acıyan burnumu yok sayarak aramızda geçecek,lakin onu daha da yakından tanımamı sağlayacak muhabbet konusu düşünmeye başladım.Sonra da aklıma bir halt gelmeyince her şeyi oluruna bırakmanın daha iyi olacağını anladım.

Burnum çok acıyordu.Kesin yamulmuştu yamulmasına da bari kırık olmasaydı.

"Çok mu ağrıyor?"

FERİDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin