1.Bölüm

166 3 0
                                    

Her gün ki gibi güneş açmış ve her gün ki gibi sıkıcı bir gün. Şu kitaplarımda olmazsa sıkıntıdan şu yatakta geberip gitcem. "Elif." Bi kitaplarımla ölmemede izin yok.
"Efendim anne." Cevap beklemeden yatağımdan kalktım ve kitabımı kitaplığa koydum. Hala cevap yok. Bu evde sesler geç gidiyor.
"Hadi kahvaltı hazır." Cevap verme gerksinimi duymadan. Povuduk terliklerimi ayağıma takıp. Merdivenlerden yavaş yavaş inmeye başladım.
"Elif, kahvaltı hazır." Eee anladık. "Tamam, patlama ge-" cümlemi bitiremeden merdivenlerden aşağı yuvarladım. Annem mutfaktan koşarak çıktı.
Abim ise tamtarsi bir şekilde söylenerek odasından çıktı.
"Ne oluyor ya sabah sabah." Sesi uykuluydu ve ben abimin bu şirin tarafını çok seviyorum.
"Tabi, anneye laf yetiştirirsen böyle çarpılırsın."
Ya ne dedim ki şimdi. "Keşke konuşmak yerine kalkmam için yardım etseniz." Annem ellerim kirli mutfaktan gelidim bi zahmet yardım et kardeşine Kağan bakışı attı abime. Evet annemin özel yetenekleri vardır, gözleriyle bu kadar uzun bir cümle kurmak gibi. Abim merdivenleri yavaş yavaş inip yanıma geldi. Aslında abim yanıma gelene kadar ben kalkardımda böyle daha iyi.
"Yürümeyide beceremiyosun, bir gün düşüp bir yerini kırıcan." Dedi elini kalkmam için uzatıp. Elini tuttum ve ayağa kalktım ve direk olarak yanaklarını sıkmaya başladım.
"Ay benim yakışıklı prensim, kardeşini de mi düşünürmüş."
"Hayır, başımıza iş alırsın. Sonra ben sana bakarım diye söyledim." Sesi bırak beni kurtulmak istiyorum gibi çıkıyodu.
"Hadi kahvaltı hazır, Kağan elini yüzünü yıkayıp gel."
Deyip mutfağa gitti. Ben abimi bırakıp mutfa gittim. Mutfak masasında ki yerime bir güzel kurudum. Daha hiç kimse masaya oturmamıştı. "Anne, babam nerede."
Annem çaydanlığıda masaya koyarak masaya oturdu. (Masaya oturmak derken, masanın sandalyesine oturdu.)
"Erkenden dükkanı açayım dedi."
Abim mutfağı kapısından içeri girdi ve masadaki yerine yanş benim yanıma oturdu. Masada ki ölğm sessizliğini ben bozdum.
"Anne bugün dışarı çıkabilirmiyim?" Annem ağzını açtı tam cevap verecekti ki abim atladı.
"Nereye gidiceksin?!"
Annem ne karışıyosun kardeşine Kağan, çıksın biraz hava alsın sıkılmış otur otur, diye gözleriyle abime söylendi, abim elindeki çatalı bırakıp ellerini teslim olurmuşcasınıa kaldırdı.
"Biraz dışarıda gezip gelicem."
"Tamam kızım, çık biraz gez."
Anneme masum bakışlarımı yolladım.
"Biraz para verebilirmisin, canım annem benim."
"Tamama, git çantamdan al." Dedi, sonra kaşlarını çattı ve sözüne devam etti.
"Napıcan sen parayla?!."
"Ne yapa bilirim ki, arkadaşlarla bir yerlere gidip bir şeyle içeriz."
Yalan, yalan, yalan. Gidicem kitapçıdan kitap alıcam. Şu ana kadar hiç anneme söylemedim kitap alıcam diye. Nasıl tepki verir bilmiyorum.
Annem inanmıyorum ama hadi neyse bakışlarını attı.
Hızlandırılmış
Kahvaltıdan anneme ellerine sağlık deyip kalktım. Odama çıktım ve dolaptan siyah dar kot pantolon, üstünede beyaz tişört, tişörtün üstüne siyah deri ceket giydim. Aşağı kata indip annemin çantasından biraz para aldım ve ben çıkıyorumdeyip evden çıktım.
Normal hız
Kapıdan çıktım ve evin az ilerisinde ki kitapçıya girdim. İçeri girdiğimde yaklaşık 28-30 yaşlarında bir adam küçük iskemlere oturmuş gitap okuyodu. Beni fark etmesi için yalandan küçük bir öksürdüm. Adam kitapdan kafasını kaldırdı ve anlamamış ifadesiyle bana bakmaya başladı. Hafif tebessüm ederek
"Ben kitap alıcaktım." Dedim. Adam elindeki kitabı masaya bırakıp ayağa kalktı, onunda yüzünde hafif bir tebessüm oluştu.
"Buyrun." Dedi.
"Hüseyin amaca yok mu." Dedim. Yaklaşık üç yıl oldu ve ben hep buraya gelir hüseyin amcadan kitapları alırdım.
Admın yüzünde hafif bir burukluk oldu. "Sizlere ömür" dedi adam. Çok üzüldüm. Bir, iki haftadır gelemiyorum buraya, sınavlarım var diye. Adam yüzündeki burukluğu kaldırıp, eski haline döndü. Elini uzattı.
"Ben Hakan, oğluyum." Son söylediği zihnimde yankılandı. Gerçekten oğlumuydu. Oğlu olduğu hiç aklıma gelmemişti. Hemen kendimin toparladım.
"Ben Elif, tanıştığıma memnun oldum." Deyip Elini sıktım.
"Belirli bir kitap arıyomusun." Dedi samimiyetle. Aslımda beğendiğim bir kitabı alıcaktım, belirlediğim bir kitap yoktu.
"Hayır, bakıcam belirlediğim bir kitap yok."
Başını olumlu anlamda salladı.
"O zaman siz bakın" dedi.
Kitapları incelemeye başladım, fazla büyük olmasada bir sınıf boyutundaydı. Duvarların üç tarafıda raflarla doluydu. Dükkanın ortasında bir masa, masanın etrafında dört sandalye vardı. Yerde üç tane iskembe vardı. Ben bu mütavazi dükkanı oldum olası sevmişimdi. Küçükken abimle birlikte gelir, abim kitap alır bende iskembelerde otururdum. Hüseyin amca kapıdan Ali abiye seslenirdi (çaycı olur Ali abi) Ali, Elife bir vişneli meyve suyu getir diye. Ben o zamanlar 1o yaşında falansım abimde benim yaşımdaydı yani 20 yaşındaydı. Bunları düşünürken istemedende olsa gülümsemiştim. Hakanında karşımda durmuş gülerek beni seyrettiğini gördüğümde direk kendimi toparladım ve kitaplara bakmaya başladım. Sesi neşeliydi.
"Sakıncası olmazsa bir şey sorabilirmiyim?!" Dedi.
Kitaplardan başımı kaldırdım ve Hakan'a baktım. Kısık bir sesle
"Tabi" dedim.
"Az önce ne düşünüyodun." Dedi.
Tabi adam haklı, insan öyle sırıtırsa merak eder.
"Aklıma dükkandaki eski günler geldide." Dedim.
Gülümsedi.
"Anlatsana bana da biraz." Dedi masadaki sandalyeyi oturmam için çekip , sözüne devam etti. "Tabi vaktin varsa."
Kafamı olumlu anlamda sallayıp. "Tabi." Dedim. Eliyle oturmam için işaret etti. Çektiği sandalyeye oturdum. Hakan "Ali abi, iki çay kap gel." Diye kapıdan dışarı bağırdı. Ali hala demek ki gitmemiş. Bu zamanda bu kadar uzun süre işinde kalmak büyük başarı. Hakan karşımdaki sandalyeyi çekip oturdu.
"Eeee, anlat bakalım ne hatırladın!?"

Ailemحيث تعيش القصص. اكتشف الآن