1. Stupid Blonde

2.7K 53 15
                                    

Diğer hikayem bitmek üzere ve sanırım boş durmak istemediğim için yeni bir hikayeye başladım. Bu hikayede 5SOS sadece Avusturalya çapında az çok tanınan bir grup olacak. İyi okumalar :*

Telefonum çaldı ve ekranda 'Sürtükk' yazısını görünce Amber olduğunu anladım. Birbirimize kız kardeşten ziyade sürtük derdik. Tereddüt etmeden cevapladım.

"Efendim Amber."

"Ruby, senin için bir iş buldum."

"Güzel" diye mırıldandım. Amcamlar beni her an evden kovabilirdi. 19 yaşındaydım ve harçlığımı hala amcam veriyordu. Annemle babamı hiç görmedim, ben küçükken ölmüşlerdi. En azından sokaklara düşünce param olurdu.

"Sevinmedin mi?" dedi endişeli bir şekilde.

"Hayır, tabiki de sevindim." sevindim evet ama, bunu dışarı vuran tiplerden değildim. Hiç de olamadım,olamayacağım.

"İşe gelirsek, 5 Seconds Of Summer diye bir grubun koruması olacaksın. Tabi eğer kabul edersen. Bayan koruma arıyorlardı, benim de aklıma senden daha iyi yumruk kullanan bir kız gelmedi." Amber Allphones Arenada çalışıyordu ve bana her zaman böyle tekliflerle gelirdi. Ben de bazen yapardım. İyiysen niye güzel para vermesinler?

Üniversite? Öksüz kız çetesi olarak üniversiteye gidemiyorduk. Şu an para kazanmak daha önemli. Amber'la aynı eve çıkacaktık ama tabiki para gerekiyordu. Siktiğimin kağıdı.

"Peki, oraya geliyorum." diyip telefonu kapadım ve not bıraktım. Yaz sıcağında insanların ter kokusunu çekmek için hızlı trene bindim ve 50 cent zam yaptıkları için söverek oraya vardım.

Saat 6'ydı ve hava hoş bir maviliğe bürünmüştü. Arenanın içine girdim ve Amber'ın da tahmin ettiği gibi, yolu bulamayacağım için orada bekliyordu.

"Hey" diyip bana sarıldı.

"Kim şu 5..." gerisini unuttuğum için kaşlarımı, beni tamamlaması için kaldırdım.

"5 Seconds Of Summer." dedi gözlerini devirerek. Daha önce adlarını duymamıştım. Benim müzik anlayışım Lana Del Rey, Nirvana ve The Pretty Reckless'dan oluşuyor.

Beni güvenlik şefiyle tanıştırdı. Adam tatlı biriydi, üniformasının altında dövmeleri olduğuna bahse girerim.

Naylon bir pantolon ve ceketi üzerime geçirdim. Pantolon erkeklere göre olduğundan büyük gelse de, geniş omuzlarım ceketi kaldırdı. İçimde de Amber'ın verdiği bir siyah atlet vardı.

"Peki, ben sana kapılar açılırken haber veririm. Şimdi tribünlerde oturup keyfine bakabilirsin hayatım. Bir de biri bir şey isterse, itiraz etmeden yap. Ne olursa." dedi Bob the güvenlik şefi.

"Peki" diye mırıldanıp gülümsedim ve çantamı alıp tribünlerde bir yere oturdum. Grup prova yapıyordu ve biraz dinleyince pop rock yaptıklarını anladım. Ah, pop, pek haz etmem.

Karşıda dikilen Bob'a saçma el hareketlerimle 'buradayım' dedim ve oturduğum yerde iyice yayıldım. Kulaklıklarımı takıp bir Nirvana şarkısı açtım ama duyamıyordum. Çünkü o kadar sesli durmasa da, prova gerçekten sesliydi. Lanet okuyup kulaklıklarımı çıkardım ve araba yarışı oynamayı tercih ettim.

Provaya ara vermişlerdi ve ben de güzel güzel araba yarışımı oynuyordum. Birden üzerime sarışın bir çocuk düştü. Ayağa kalktı ve karşısındaki mor saçlı çocuğa vurmaya devam etti.

Ayağa kalktım ve "Hey?" diye çocuğa seslendim. Bana ne var anlamında baktı.

"Üzerime düştün ve bir özür bile dilemeyecek misin?" hayır kahrolası özrüne ihtiyacım yoktu, bana karşı nazik olmasını istiyordum. Ayrıca az kalsın birinci oluyordum, bu aptal sarışın yüzünden kaza yaptım.

the sexy guard// luke h.Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon