"Hoş geldiniz, Mehmet Bey!" Kapı açılmıştı ve hizmetçimiz açmıştı. Gülümseyerek cevaplamıştım.

"Hoş buldum! Annem evde mi?"

"Az önce çıktı, haber vermemi ister misiniz?" Bunları söylerken bir yandan da montumu çıkartıyordu. Hava gerçekten soğuktu ve yatağıma girmek için can atıyordum.

"Hayır, ben sonra ararım." diyerek merdivenlerden hızla çıkmıştım. Odama geldiğim de üstümü çıkartıp, yatağıma atlamıştım. Yatak bana huzur veriyordu ve artık uyuyabilirdim. Uyumak için planlar yaparken, mesaj gelmişti. Telefonu bıraktığım yerden alarak, mesaja bakmıştım.

"Ben özür dilediğimi hatırlıyorum. Bunu için daha da zorlama ve yazma!" Bu tutmadı mı? Tabi ki de hayır.

"Neden bu kadar inatçısın? Karşında ki insanı kırmak için çabalama sebebin..." yazmaya devam ederken yarıda kalmıştı. Çünkü buna fırsat vermemişti. Mesaj atmamı mı bekliyordu? Bir yandan gülüyor bir yandan da mesaja bakıyordum.

"Yazma demiştim ve şuan yazıyor olarak görünüyorsun! Sinir kat sayımı zorlama." Tabi ki de dinlememiştim ve yarıda kalan mesajımı atmıştım.

"Burada muhabbet etmek için çabalıyorum ama sen beni terslemeye devam ediyorsun!" Aklımda değişik bir laf vardı ve kullanmak beni korkutuyordu. Ya ters tepecekti ya da istediğime ulaşacaktım.

"Bana yumruk attığın medyaya yansımadı ve bunu kimseye söylemedim. Aksine gazetelere çıkmaması için çabaladım. İstersen tekrar düşün!"

Baya sert bir mesaj olabilirdi ve ben cevap vermesine hazır değildim. Hem korkuyorum hem de böyle şeyler yazıyorum. Kendime de anlam veremiyorum! Artık zaaf haline geldi ve ne olacağı hakkındaysa fikir sahibi değilim. Ne yani, çevrem de fazlasıyla Barbie bebeğe benzeyen kızlar varken, ben neden fazlasıyla sert ve erkeksi bir kıza ilgi duydum ki?

Uyumaya geçmeden önce, hizmetçimize seslenmiştim. Üst katta olduğunu anlamıştım ve o yüzden hemen gelmişti.

"Buyurun, Mehmet Bey?" Tek gözüm kapalı bir şekilde konuşmuştum. "Saat yedi de uyandır beni olur mu? Ha bu arada, kıyafetlerimi de buraya getirirsen sevinirim."

"Tabi ki!" dedikten sonra kapıyı kapatıp çıkmıştı. Bana sadece gözlerimi kapatıp, uykuya dalmak kalmıştı.

"Mehmet Bey!" Gözlerimi aralamıştım ve beni çağıran kişiye bakmıştım. Hizmetçimiz uyandırmıştı ve konuşmaya devam etmişti.

"Saat yedi de uyandırın demiştiniz." Bir elimle gözümü ovuşturuyordum, bir yandan da kalkmaya çalışıyordum.

"Teşekkür ederim, kıyafetlerim hazır mı peki?" Kafasıyla onayladıktan sonra, odadan çıkmıştı. Yataktan zor bela kalmıştım ve banyoya gitmiştim. Küveti doldurup, keyif yapmaya vaktim yoktu. Ceyda bekletilmekten nefret ederdi. Duş almak için sıcak suyun altına girmiştim, bu fazlasıyla rahatlatıcıydı.

Bornozu mu giydikten sonra, aynanın önüne geçmiştim. Dişimi fırçalayıp, deodorantı mı sıktıktan sonra yatağımın başına geçmiştim. Evet, şu anlık bir rahatlama vardı üzerimde, ta ki uyumadan önce yazdığım şeyler aklıma gelene kadar! Yatağın üzerinde telefonumu aramaya başlamıştım. Telefonumu bulduğumdaysa ilk işim interneti açmaktı. Hiç kapatmadığım internetimi, uyuyacağım diye kapatmıştım. "Oha! Ne çok mesaj atmışsınız." Şu anlık onlara bakamazdım ve Asu'nun mesajına bakmıştım.

"Sen beni tehdit mi ettin, yoksa bana mı öyle geldi? Senin ne konumda olduğun zerre umurumda değil anladın mı? Yaptığım ufacık bir hata benim hayatıma mâl olmaz merak etme! Sen kendini yeterince üst seviye de gör ama gözüm de ufacık bir nesne kadar değerin yok Mehmet!" demişti. Allah'ım fena mı kızdırmıştım. Bunca lafının üzerine beni engeller diye düşünmüştüm ama hâlâ ekliydi. Buna sevinmeliydim galiba. Laflarımı toplayıp yazmak daha iyiydi ve şuan laflar dilimde değildi. Geç kalacaktım...

KUM TORBASI Where stories live. Discover now