Bölüm 22: Ruhum Var Benim

Start from the beginning
                                    

Odanın içinde göz gezdirdiğinde genç kadının açık renkli ahşap bankonun arkasında durduğunu gördü, omzuyla boynu arasına kırmızı telefonun ahizesini sıkıştırmıştı ve önündeki deftere bir şeyler not alıyordu. Seokjin çok ses çıkarmamak için kapıyı yavaşça arkasından kapattı ve kadın hızlıca kimin geldiğine bakmak için kafasını kaldırdı. O telefon görüşmesini bitirene kadar Seokjin kapının kenarında bekledi, kulak misafiri olmamak ve kibar görünmek istiyordu. Birkaç saniye içinde hızlıca verilen cevaplardan sonra kadın görüşmesini sonlandırdı ve sonra ahizeyi yuvasına yerleştirdi.

"Evet?" diye sordu, önündeki büyük defteri bir kenara çekip kollarını bankoya yaslarken. "Yardım edebilir miyim?"

"Ben beş ve altı numaralı odaların anahtarlarını teslim etmeye geldim." diye açıkladı Seokjin odada ilerleyip anahtarları bankoya koyarken. Kadın anahtarları aldı ve sonra arkasına dönüp onları telefonun yanındaki duvardaki sıralı minik kancalardan oluşan anahtarlığa astı. Seokjin onu bir an izledikten sonra işinin bittiğini fark etti ama yine de gitmeden önce ona bir şeyler söyleme ihtiyacı hissetti.

"Ben...ah, çocuklar teşekkür ettiklerini yeterince gösteremediler biliyorum," dedi uzanıp bir anlık saçlarını karıştırırken, gözlerini önündeki deftere dikti. "Sadece olanlardan dolayı fazla şaşkın olduklarını düşünüyorum, anlarsınız ya? Uzun zamandır yollardayız ve geçip gittiğimiz yerlerde pek de kibarlıkla karşılaşmadık. Çoğunlukla tehdit edildik, soyulduk, sokaklara atıldık ve çöp gibi davranıldık." Bir anlık durdu ve sonra kadına hızlı bir bakış attı. Kadın sadece ona dikkatle bakıyordu ve pembe bluzunun üstünde bir isim etiketi olmadığı için Seokjin adını bilemediğine üzüldü. "O yüzden sadece size teşekkür etmek istedim, onların da adına, çünkü gerçekten yardıma ihtiyacımız vardı ve birileri bize yardım etti."

"Hepimizin bazen yardıma ihtiyacı olur," dedi kadın gülümseyerek, "ve bunu istemekte ya da ihtiyaç duymakta yanlış bir şey yok. Dünya bazen zalim bir yer olabiliyor ama eğer birlikte çalışırsak, daha iyi bir hale getirebiliriz değil mi?" Seokjin kafasını salladı ve dediklerine katıldığını söyledi ve kadın önüne düşen bir tutam saçını arkaya topladı. "Ve eğer bizim yardımımız sizi nihayet olmanız gereken yere götürebilirse, buna değer. Şu an tam olarak nerede olmanız gerekiyordu?"

"Seul, eğer inanabilirseniz."

"Seul? Şu an Seul'den baya uzaktasınız. Nasıl buraya kadar tek parça halinde gelebilmeyi başardınız?" kadın şakayla karışık sordu ve Seokjin sadece şaşkın bir ifadeyle omuz silkip kadını güldürdü. "Hayat bazen çok gizemli olabiliyor ama... Sizin kötü çocuklar olduğunuzu düşünmüyorum. Bence şu anda siz kötü bir yere sıkıştınız ve hepsinden...kaçarak kurtulmaya çalışıyorsunuz. Ama bazen bir şeylerden kaçmak yerine yüzleşmek gerekir. Karşısında dikilmek."

"Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz artık." dedi sessizce.

"O zaman sizin için bir kez daha doğru yolu bulmanız adına dua edeceğim. Belki Seul'de değildir, belki daha da uzaktadır, ama gerçekten bu sizin kendiniz bulmanız gereken bir şey."

"...Teşekkürler," dedi Seokjin tekrar, kafasını kaldırırken. "bize dışarıda da yardım ettiğiniz ve ön yargılı olmadığınız için. Bu koruyucu meleğimizin adını öğrenebilsek de iyi olurdu."

"Hyeri," dedi kadın, takma adından dolayı gözle görülür derecede kızarırken. "adım Hyeri."

"Güzel bir isim, güzel ruhunuz için." dedi Seokjin arkasına dönerken ve resepsiyon binasından ayrıldı. Hızlıca alanı gözleriyle tarafı ve arkadaşlarının odaların dışında durmadığını görünce muhtemelen kenardan dolanıp yola çıktıklarını düşündü. O yüzden hızlıca yürüdü ve onları bulmak için etrafına bakındı. Hoseok elektrik direğine yaslanmış ve kollarını göğsünde bağlamıştı, sırt çantası dirseğinin bükümünden sarkarken botunun ucuyla Taehyung'u dürtüp duruyordu. Oğlan hemen önündeki kaldırımda oturuyordu. Yoongi korkuluklara yaslanmıştı ve sırtı dönüktü, öne eğilmişti ve kafasının üzerinde yağmur bulutu gibi gezen dumanlara bakılırsa sigara içiyordu. Namjoon sokağın birazcık ilerisinde iki eli cebinde bir şekilde trafiği gözetliyordu ve Jimin hemen yanındaydı, sırt çantasının kayışlarını tutuyordu. Seokjin nihayet aşınmış olan kayışın ipçiklerle beraber koptuğunu görebiliyordu. Jungkook ise Taehyung'un yanına çömelmişti ve elindeki küçük taşla kaldırıma bir şeyler kazıyordu.

Brotherhood | [Türkçe Çeviri]Where stories live. Discover now