Hoseok gözlerini telefondan çekip kadına baktı ve fark ettiği ilk şey kadının aslında o kadar da yaşlı gözükmediğiydi. Sanki daha üniversiteliymiş gibi gözüküyordu ve Hoseok onun otel sahibinin bir tanıdığı mı yoksa ücretle çalışan biri mi olduğunu merak etti. Daha birkaç gün önce kendilerinin yaptığı gibi hızlıca para kazanmak için mi çalışıyordu merak etti, kendisine asırlar öncesiymiş gibi gelen o birkaç günden önce; Jungkook'a araba çarpmadan, kendisi kaldırımın ortasında bayılmadan, Jimin intihar etmeye kalkışmadan ve Yoongi kendini yakmaya başlamadan önce... Taehyung hayatın kendisini hem mecazi hem gerçek anlamda becermesine izin vermeden önce... Genç kadın kaygıyla alt dudağını çiğniyordu ve bu soruyu sormak istemediği, ama zorunda olduğu belliydi. Dudağını çiğnedikçe pembe ruju dişlerine bulaşıyor olmalıydı. Ellerini Hoseok'un suratından çekti ve peçeteyi bankonun üstüne koyduktan sonra tekrar bluzunun düğmeleriyle oynamaya başladı.

"Ben..." Hoseok sesinin birkaç saniyeliğine havada yankılanmasına izin verirken aslında kadının çok güzel bir soru sorduğunu fark etti. Biraz önce olanlar muhtemelen bir çeşit saldırı olarak, belki de ciddi fiziksel yaralamalardan biri olarak adlandırılıyordu. O yüzden kadına polisi aramasını söylemesinin imkanı yoktu çünkü bu Taehyung'un direkt tutuklanacağı anlamına gelirdi. Böyle bir şey kesinlikle olmamalıydı ama yine de kadına aramamasını söyleyebilecek gibi hissetmiyordu.

"Tamamen kazara mı oldu?" kadın onu gözleriyle incelerken sessizce sordu ve Hoseok bir anlığına suratını ellerinin arasına gömdükten sonra tekrar ellerini indirdi.

"Evet, kazaydı. Polisi aramanıza gerek yok."

"Çünkü eğer istersen sadece bana söyle-"

"Lütfen polisleri aramayın." Hoseok'un bakışları bir telefona bir de kadına gidip gelirken neredeyse yalvardı, "Lütfen." Kadın bir anlık onun gözlerinin içine baktıktan sonra sessizce aramayacağını söyledi ve Hoseok rahatlamayla iç çekti, nefesini bırakırken omuzlarının titrediğini hissetti. "Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim."

*

Taehyung'un kafası kucağındaydı ve şu anda ağırlığı sayesinde bir çapa görevi görüyordu, çünkü Jungkook bulunduğu anın içindeymiş gibi hissetmiyordu. Kendinden geçip bayılmamıştı ama üzerinde anlayamadığı ve kendisini akıntıya kapılmış yüzüyor gibi hissettiren bir his vardı, geçecek gibi de görünmüyordu. Sanki bedeninin içinde değilmiş de olan biteni puslu bir perdenin arkasından algılıyormuş gibiydi; olan duygusal, fiziksel, psikolojik her şeyi uzaktan izliyor gibiydi. Ama diğer oğlanın kafası onu yerine sabitliyordu, kağıdın üstüne konulan bir taş gibi, uçan balonunu tutan bir çocuğun parmakları gibi... Bir geminin çapası gibi. Ama verdiği ağırlığına rağmen kendisi hala olan bitene karşı bilinçsizdi ve Jungkook onun şokta olduğunun farkındaydı. Biraz önce olanlar için o kadar şoka girmişti ki beynini etrafındakileri algılamaya ve hissetmeye kapatmıştı; onun için iyi bir şeydi.

Jungkook uyuşuk hissetti ve kendi suratına bir tane patlatmayı düşündü ama şu an yapmak için kolunu kaldıramayacaktı. Bir eli halının üstündeydi, kartlaşmış yünler eline batıyordu, ve diğer eli de Taehyung'un omzundaydı. Jungkook bakışlarını indirip onu incelemeye başladı. Arkadaşını nasıl yere düşmeden yakalamayı başardığını bilmiyordu ama buna memnundu; şu an yerde yatan asıl kişinin, Jimin yerine şişeyi kafasına yiyen kişinin o olması gerekse bile. Bu düşünceyle tekrar sinirlenmesi gerektiğini biliyordu ama şu an aklındaki en son şey buydu. Karşılığını vermeyi sonraya bırakabilirdi.

Öfkesi gelmek için sonrayı bekleyebilirdi, zaten bütün bunların olmasının ilk nedeni oydu.

Daha bu sabah Jungkook kendini diğer arkadaşları gibi toparlayacağına söz vermişti, bu fevri davranışlarını ve her zaman kavgaya meyilli hallerini yardım alarak düzeltmeye çalışacağına yemin etmişti. Ve aradan sadece birkaç saat geçmişti ama yine aynısını yapmıştı. Verdiği tepkinin sebebinin Taehyung için endişelenmesi olduğunu biliyordu; bir anda patlayıp arkadaşına o iğrenç şeyleri bağırmıştı. Ama yine de bu geçerli bir sebep sayılamazdı çünkü sonucunda kendisi yerine Jimin yaralanmıştı. Eğer şişeyi kafasına yiyip, şu an yerde uzanıp suratından kanlar akan kişi kendisi olsaydı her şey mükemmel olurdu. Sinir patlamasına ve arkadaşıyla olan kavgasına geçerli bir bahane bulabilirdi çünkü canı acısa da kendisi başlattığını kabullenebilirdi ama...

Brotherhood | [Türkçe Çeviri]Where stories live. Discover now