Efsar yeni kimliğini eline aldı "ismimi değişmemişsiniz teşekkür ederim efendim!" bu ismi ona annesi koymuştu ve isminin değişmemesine sevinmişti.

"evet değişmedim ismin aynı fakat diğer bilgiler tamamen değişti. Biri seni araştırmak isterse bulacağı birkaç bilgi var."

Başını salladı "nedir onlar?" Ahmet, Efsar'ın istekli halini beğenmişti "baban sen doğmadan önce ölmüş, annen ise seni cami avlusuna bırakıp kaçmış. Annen de kanserden ölmüş. Hiçbir akraban yok."

"orda da beni ailesiz bırakmak hoşunuza gitti sanırım." elini masaya hızla vurdu "haddin olmayan konularda konuşma. Ailen kaşınmasaydı ben de öldürmek zorunda kalmazdım."

Etrafa göz gezdirdi ve tekrar bağırdı "çık şimdi dışarı. Hazırlan, yarın görevinin ilk günü!"
Efsar kendini dışarı attı ve odasına gitti.

Kardeşini ona göstermiyorlardı. Yatağa oturdu ve kimliğe baktı.
"anne adı: Feride, baba adı Kenan" ismini defalarca tekrarladı. Unutması felaket olurdu "Efsar Karahan... Efsar Karahan..."

Yatağa uzandı ve gözlerini tavana dikti. Kardeşinin tişörtünü eline alıp, kokusunu içine çekti "Emel... Emel'im güzel kardeşim."

Şu zamana kadar burada tutsak kalmıştı. Onları kimse aramamıştı zaten arayacak kimseleri de yoktu. Belki sadece Meyra teyzesi ya da Tarık amcası onları aramıştır ama onlar da bulamadıkları için bu zamana kadar çoktan aramayı bırakmışlardır.

Kapı açıldığında hızla yataktan doğruldu. Emel koşarak ablasının yanına geldi ve boynuna sarıldı "Emel... Kardeşim." Efsar bırakmak istemiyordu hiç ama sorması gereken bir soru vardı.

"seni nasıl bıraktılar?" ablasına sıkıca sarılmış bırakmıyordu "efendi dedi ki git ablanın yanına. Uzun bir süre gelmeyecek." ağlıyordu Emel "beni bırakacak mısın abla?"

Kardeşini daha sıkı sardı Efsar "asla, asla seni bırakmam. Sen benim canımsın, canımın içisin. Anne ve babamdan emanetsin."

Gece geç saate kadar kardeşini izlemişti. Daha sonra kalkıp, özenle sakladığı kutudan anne ve babasının resmini çıkardı.

Efsar:

Annem lisedeyken evlenmiş babamla. Babam onun öğretmeniymiş. Tarihe yazılmış Milena ve Barış'ın aşkı.

Annemin ailesini, Meyra teyzemin babası öldürmüş. Aslında annem Meyra teyzemin yakın korumasıymış. Tarık amcam beni uyutmadan önce hep anlatırdı onların aksiyon ve aşk dolu maceralarını.

Dedemin, Ahmet' e ihaneti sonucu Ahmet, annemi öldürdü önce. Ben okuldan yeni gelmiş, daha on günlük olan kardeşimle oynuyordum. Sonra da babam intikam alırken ölmüş Ahmet'in ellerinde.

Bir ay içinde ikisini de kaybetmiştim... Ne yazık! Hani derler ya kız çocukları annesinin kaderini yaşar diye, belki ben de annemin kaderini yaşıyorumdur.

Resmi de çantama koyup, yatağa girdim. Kardeşime sıkıca sarılıp uyumak için kendimi zorladım. İstediği şeyi bulup, sonra da kurtulmak için bir plan yapacaktım.
-------------------------------------------
"hazır mısın Efsar?" başımı salladım "evet efendim." güldü "güzel öyleyse git... Git ve sana verdiğim görevi layığıyla yerine getir. Ben de sizi serbest bırakayım."

Arabadan aşağı indim. Otoparktan okulun girişine doğru yürüdük. Müdirenin odası en üst kattaydı.
Merdivenden önüne bakmadan inen kişiyle çarpıştığımda "biraz yavaş!" diye bağırdım.

Saçını topuz yapmış, gözlüklü kız bana bakıp utanarak özür diledi. Yanına gittim ve elimi uzattım "benim ismim Efsar Ku... Efsar Karahan. Seninki ne?"

Elimi sıktı "ben de Afet. Memnun oldum Efsar!" gülümsedim "ben şimdi müdürün odasına çıkmalıyım ama müsaitsen işim bittikten sonra bana okulu gezdirmeni isteyecektim."

Gözleri ışıltılı bir şekilde parladı "gerçekten mi? Çok sevinirim, istersen seni burada beklerim." başımı salladım "tamam bekle hemen geliyorum."

Müdürün odasına girdim. Masada oturan yaşlı kadına baktım "ee siz..."
Kadın başını kaldırmadan "evet ben müdire Zeliş. Ne vardı yavrum?"

"ben sınıfımı öğrenmek için geldim de yani yeni kaydım." başını salladı ve birden kafasını kaldırınca elini kalbine koydu.

Gözleri dolmuştu, ağlamamak için kendini sıkıtığı belli oluyordu "Milena!!!" diye fısıldamıştı. Yoksa bu kadın amcamın teyzesi miydi? Hayır canım bu kadar tesadüf fazlaydı.

Sonuçta o başka bir şehirde emekliye ayrılmış, yani yıllar önce duyduğum kadarıyla. Gözünden damlayan bir damlayı parmak ucuyla sildi ve gülümsedi "birinci gurptasın yavrum. Bu arada yatakhane numaran da 146."

Gülümsemesine karşılık verip odadan çıktım. Bir kat aşağıda beni bekleyen
Afet'i görmek beni oldukça şaşırtmıştı. Demek gerçekten beklemişti. Anında koluma girdi ve beni bahçeye çıkardı.

"bak burası yatakhane binası, burası da yemekhane binası. İşte az önceki çıktığımız yer de okulun kendisi. Yani buradakiler pek arkadaş canlısı değillerdir de sen benle konuştuğunda ben çok şaşırdım, ilk defa biri beni gördü sanki."

"çok mu gevezesin?" başını salladı "sen çok sessizsin." güldüm "sen bir de beni açılınca gör." okulun kapısına doğru gittim ve cama yapıştırılmış kağıtları okurken arkadan gelen darbeyle dizlerimin üstüne düştüm.

"öhhh deve! Üstüme çıksaydın!" karşı dağları ben yarattım edasıyla bana bakan adama ters ters baktım "kapının önünde dikilmesen çarpmazdım. Acelem vardı görmedim."

Ayağa kalktım "özür dilemek zor bir şey değil." gözlerini kaçırdı "saçma ergen sitemlerini dinleyemem. Müdire hanımın odası nerede?"

Elimle yatakhane binasını işaret ettim "şurada en üst kat efendim." teşekkür bile etmeden aldı başını gitti "ne yaptın orası kızların yatakhanesi?" omuz silktim "hiç önemli değil Afet."

----------------------------------------------

Ennn bi sevdiğim iki karakter Milena ve Barış... Yakın Koruma kitabında ölümleri yoktu fakat herkes bir gün ölecek ve onlar gibi güçlü karakterlere basit ölümler yakışmazdı.

Eminim ki Efsar annesinin hırçın, korkusuz, deli, âşık ve en önemlisi merhametli yönlerini yansıtacak. Kitabın Yakın Korumayla pek ilgisi yok yani diğer kitabı okumadan da bunu kolaylıkla anlarsınız.

İlk bölüm olduğu için giriş niteliğinde kısa bir bölüm oldu. İlerleyen bölümlerde uzunn uzuunnn görüşmek üzere. 💙 💙 💙

UYANIŞ Where stories live. Discover now