Saliha ananeyi güc bela sakinleştiren Yusuf tekrardan yollara düştü. Girmediği sokak bakmadığı cafe kalmamişti ama bulamıyordu işte. Aklından bin türlü kötü senaryoyu telefonunun sesi böldü. Arayan menekşesiydi. Dalgınlıkla hemen açtı ve daha sonra aklına gelen düşünceyle donup kaldı 'Melahati sorarsa ne diyeceğim?'

"Alo. Yusuf?"

"E-efendim menekşem?"

"Nerdesin? iyi misin?"

"E-evet noldu?"

"Melahat geldi sen nerdesin? Ay yok iyi değilsin sen?"

"Geldi mi?" dedi kelimeleri yayarak. İnanamıyordu bu olanlara.

"Evet. Baya solgun görünüyor ama. Hadi sen de gel bir an önce." sevdiceğinin şen şakrak sesi nasil da huzur veriyordu ona.

"Geliyorum bi'tanem."

Halsizlikten uyuyakalan Melahat, Nezihin borazan gibi sesiyle sıçradı.

"Kalk hazırlan gidiyoruz!"

"Gorilgillerin hangi familyasından acaba?" diye mırıldandı .

"Birşey mi dedin bacaksız?"

"Sana girsin beğenmediğin bacağim." diye mırıldandı tekrar.

"Bana bak kızım ağzının içinden mırıldanıp durma o bahçede yiyemediğin osmanli tokadını şimdi yersin."

"Yiyosa at hadi!" Sinirden gözü dönen adamın dişlerinin arasından çıkan zehirli kelimeler gözlerinde yaşların birikmesine neden olmuştu fakat böyle bir hanzonun karşısinda ağlayamazdı. Ve hanzo konuşmaya devam etti

"Önce bana olan borcunu ödeyeceksin. Sonra canımın istediği bigün heryerini morartıp bu soluk benzinden muhteşem bir sanat eseri çıkartacağım."

Havada uçuşan kıvılcımlar kapının açılmasıyla az da olsa dağıldı.

"Evet Melahat hanım. Çok iyi beslenmeniz gerekiyor. Bünyeniz çok zayif. Kesinlikle en az bir hafta yatak istirahati öneriyorum. İlaçları hiçbir şekilde ihmal etmiyorsunuz. Ve bir hafta sonra kontrole geliyorsunuz."

Nezihim gözleri sevimli bi kız çocuğu gibi doktorun her cümlesinde kafasını onaylar anlamda sallayan Melahate takıldı. Aslında sevimliydi bu kız. Ama mesele kendisi olunca çirkefleşiyordu.

"Peki duş alabilecek miyim?"

"Yardımcinız olduğu sürece evet."

"Oley!" diye bağirdiğinda gülüştüler.

Yol boyunca Melahatin 'Beni evime götür!' diye sayıklanasına rağmen onu Yusufun evine götürdü. Kapıda onları sevinçten zıplayan Aysel karşıladı. Aysel, Melahatin üzerine atladiğinda neredeyse onu durduracakti. Melahatin Ayseli kırmamak adına caninin yandigini belli etmemeye çalıştıgı da gözünden kaçmamıştı. Yusufu aramak aklına gelmemişti. Geldiğinde tekrar kapışacaklarından adı gibi emindi.

Maaile akşam yemeği yeyip oturma salonuna geçtiler. Koltuğun biri Melahat için yatak haline getirilmişti. Aşırı ilgiden mahçup olan Melahat utancını espirileriyle kapatmaya çalışıyor ve milleti kahkaha krizine sokuyordu.

Bir ara Ayselin kulagına eğilip sesine şehvetli bir ton vererek

"Bebegimm... Ahhh bu gece benimle banyoda hoş vakit geçirmek ister misin?" dedi ve aynı anda Ayselin ağzından bir çığlık koptu. Tüm dikkatleri üzerine çeken ikilinin kıpkırmızı suratları yeni bir kahkaha tufanının sebebi oldu.

"Hep sesin yüzünden." dedi Aysel kısık ve kizgın çıkarmaya çalıştığı sesiyle.

"Kızım doktor yanımda yardımcı olursa duş alabileceğimi söyledi. Amma yaygara yaptın." diye kimsenin duymayacağı ses tonuyla cevap verdi Melahat.

Gecenin sonlarına doğru Melahatin aklına telefonu geldi. Maydanin getirdiği oldukça eski model telefon Nezih de dahil herkesin dikkatini çekmişti.

Cevapsız aramaları görünce ayaklanıp kendi için hazırlanan odaya girdi ve kendini defalarca arayan Hava ablasını aradı. Hemen yan odasında Nezihin de bir görüşme yaptığından haberi yoktu . Bir kaç dakika sonra görüşmesi biten Nezih hızlı adımlarla ilerlerken Melahatin aralık kapıdan gelen sesiyle duraksadı.

"Ya havolim zengin yere kapak attım diyorum. İşten atılmışım atılmamışım kimin umrunda. "

"..........."

"Yahu ne üzülecem kesin o sürtük Hayriyenin işidir. Kocasına vermedimya onun davasını güdüyodur o." deyip yalancı bir kahkaha attı.

"..............."

"Offf kaçincı kez söyleyecem bomba gibiyim diyorum."

"................"

"Bre melun zındık! iyiyim da iyiyim. Ödeme işi de tamam halletmiştim ben onu zaten. Bir de kürkü sağlam koca buldum mu tamam." deyip bir kez daha kahkaha attı. Nezih duyduklarıyla baruta döndü. Ne yapacağını bilemedi. Bir insan hem bu kadar sevimli hem de bu kadar zalim olabilir miydi? Tam da o kadınlardandı işte! Hayatını kurtarmak için kodamanların altına yatan ucuz fahişe!

Boğulduğu düşüncelerden bir hıçkırık sesiyle sıyrıldı. Melahatin ağlak sesiyle

'Ben ne yapacağım şimdi?' dediğini duyar gibi oldu. Kapıyı araladığında onun yere çöküp iki eliyle ağzını sıkı sıkı kapatarak ağlar halini gördü. İçi bin; hayır milyon parçaya bölündü. Yanına gidip tam karşısina onun pozisyonunda oturdu. Kenarları kızarmış, sele tutulmuş boncuklarina baktı bir süre

"Ne oldu?" dedi oldukça yumuşak ve acı barındıran sesiyle. Evet canı acıyordu. Bir tek  annesi ağladığında böyle olurdu. Annesini çok seviyordu, dünyadaki en sevdiği insadı da bu kıza ne demeliydi. Her gördüğünde imüğünü sıkmak istediği bu kıza neden kıyamamıştı.

"İşten atıldım. B-b-benim ç-çalışmam lazımdı a-a-ama!" dedi hıçkırıklarinın arasında.

Nedenini bilmeden elini uzattı ve süzülen damlaları sildi pamuk yanaklarından

"Bunun için mi üzüldün?"

"B-bilmiyorsu. a-ama"

"Anlatırsan bilirim. Gel buraya."  deyip kızın başını omzuna yasladı.

MELAHAT-Bir Dügün ŞarkıcısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin