5

48 3 2
                                    

Üzerinde hissettiği ağırlıkla uyandı Aysel. Ağırlığın olduğu bölgelerden terlediğini hissetti. Gözlerini bir kaç kez kırpıştırıp kendine gelmeyi bekledi. Ne kadar süredir uyuduğunu bilmiyordu. Ağlarken uyuyakalmış olmalıydı. Batma hissi yaratan gözlerinin ne kadar şişmiş olabileceğini düşündü. Aynaya bakma isteğiyle hareketlenmeye çalıştı, burnuna aşina olduğu bir okadar da özlem duyduğu o muhteşem koku doldu. Yusuf'uydu. Yanındaydı. Eski günlerdeki gibi sarıp sarmalamıştı onu. Öfkesi hala geçmemisti ama bu anın bitmesini de istemiyordu. Küçük bir iç çekişmenin ardından Yusuf'a tutsak yanı ağır bastı ve kendini tekrardan huzurunun kollarına bıraktı.

Yusuf şüphelerinden arınmıştı artık. Aysel düğünü istemediğini ima etmişti. Öyleyse zorla evlendiriliyordu ve kendisine ihanet etmiş sayılmazdı. 'Peki ozaman beni görünce neden kaçtı?' sorusu içini kemiyordu. Tüm ihtimalleri sürekli gözden geçırıyordu ve  'Belki de başkasını sevdiği için kaçıyordu?' ihtimali gerçeğe en yakını gibi görünüyordu.

İçli kızdı Aysel ve yemekte yaşanan olaylardan sonra hıçkırarak ağlayacağını adı gibi biliyordu ama önce kendi kafasının içindekileri halletmeliydi. Bir süre bekledikten sonra ayakları ona itaat etmeyip. sevdiceğinin odasına doğru yol almaya başladı.Yavaşca kapısını araladı ve içeri süzüldü. Aysel'in düzenli nefes alışverişlerini duyunca kasılmış olan vücudun gevşediğini hissettiği. Ilacıydı onun Aysel. Ne yaşarsa yaşasın bir tek onun varlığı yetiyordu.

Hasret kaldığı yüzü izleme zevkini iyice çıkartmak için biraz daha yaklaştı. Aysel'in duygularından emin oluncaya kadar çok fazla yaklaşmama kararı almıştı. Ayarladığı mesafe iyiydi de kirpiğinin bıraktığı gölgeyi tam göremiyordu sanki. 'çok az daha yaklaşmaktan kimseye zarar gelmez' dedi ve çok da az olmayan bir mesafeyi daha kapattı. 'Daha ileri gitmeyeceğim' dedi ama çenesindeki o minik benin hatrı kalmaz mıydı? Kimi kandırıyordu? Kendisini uzak tutmaya çalışsa da çekimine kapılmıştı bir kez. Ayselin kokusu onu davet ediyordu.biraz daha yaklaşınca göz çurundaki göz yaşını farketti. Yıllardır olduğu gibi yine yüreği bin parçaya bölündü. Çocukluk anıları geldi aklına gerçi hiç bir zaman onun peşini bırakmamıştı o anılar. Aysel'in iki elini yüzüne kapatıp başını Yusuf'un göğsüne gömdüğü anlar geldi aklına. Binbir emek harcardı Yusuf o gömülen başı oradan kaldırmak için fakat ne yapsa ne etse bu inatçı kıza kar etmezdi. 'Çok çirkin oldum yüzüme bakma!' der ellerini yüzünden çekmeden kaçıp saklanırdı. Çaresiz kalırdı Yusuf. Onun bir damla gözyaşı ta ozamanlarda bile ömründen bir yıl alırdı.

Usulca yanına sokuldu ve hasret kaldığı kokunun beynini uyuşturmasına izin verdi. Aysel kesinlike her derdinin dermanıydı! Ağlarken yanında olamamıştı ama en azından sıcaklığını hisseder yuvasına-Yusuf'un göğsüne- kavuşmanın huzurunu yaşardı ve biraz olsun rahatlardı.

Ayselin uyandığını hissetmişti ama tepkisini ölçmek için hareket etmemışti. Bir süre kıpırdandıktan sonra tam da çocukluklarındaki gibi 'uyuma' numarası yapmaya başlamıştı Aysel. Yusuf'un içi yine sevgiyle doldu. Kendi Aysel'iydi kollarındaki. Hiç değişmemişti. Çocukluğunda kendisinden zorla kopardıkları menekşe gözlüsüydü. Herşeyiyle her zaman sadece ona ait olan sevdiceğiydi.

"Uyandığını biliyorum." dedi boğuk yumuşak sesiyle.

"Seni uyandırmamak için kıpırdamadım yoksa seninle uyumaya meraklı değilim." dedi kalkmak için hareketlenirken Aysel. Vuslatı kollarını daha çok sardı ve kıkırdayan sesiyle ona

"Hiç değişmemişsin Aysel. Bunu görmek okadar güzel ki..." deyip kafasını kızın saçlarının arasına gömüp derin bir nefes çekti. Bu kokuyu var olduğu andan beri tanıyordu ve çok özlemişti. Kollarının arasında kasılıp kalan kızın saçlarına bir öpücük kondurdu ve

MELAHAT-Bir Dügün ŞarkıcısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin