1. Bölüm

30 1 1
                                    

Annem!

Boynundaki ipe şaşkınlıkla baktım. Aman Tanrım! Bu annem olamazdı böyle bir şey yapmazdı. Mutfağa koşarak çekmeceleri karıştırmaya başladım. Üçüncü çekmeceğı açtığımda parıldayan büyük bir bıçak gözüme çarptı. Titreyen elimle bıçağı alıp hızlıca odaya geri döndüm. Annem avizeye iple asılmış öylece duruyordu. Sandalyeyi önüne çekip çıktım ve ipi kesmeye başladım.

Siktir! Bu ip nereden buldu? Çok kalın ve bir o kadar sağlamdı.

"Hadi çok az kaldı. Lanet olsun anne bunu neden yaptın?"

İncelen ip bir anda kopunca annemle birlikte yere kapaklandım. Hemen toparlanıp annemi kucağıma çekip nabzına baktım.

Nabzı yoktu lanet olsun! Gözümdeki yaşlar birer birer suratına düştü. Yanağına dokunduğumda ağzımdan ufak bir hıçkırık kaçtı.

"An-anne beni bırakma"

Delirmiş gibi saçlarımı çekiştirmeye başladım bunu yapmış olamamalı beni öperek işe göndermiş ve ne yemeği yapacağını sormuştu. Beni bırakmazdı. Onu bu işe sürükleyen bir neden yoktu çünkü.

"Anne, kalk bırakma beni, anne"

Çığlıklarım bütün evi sarmıştı. Cansız bedenine sıkı sıkı sarıldım, kokusunu doya doya içime çektim. Bıraktım nur yüzlümü yer. Uzun uzun baktım hafif beyaz suratına.

Aniden kalkıp odama girdim. Dolabımın kapağını açtığımda gözüme siyah deri sırt çantam takıldı.

Kaçmalımıyım?

Kaçıp gitmem için bir sebep var mı?

Annem öldü.

O artık yaşamıyor, yanımda ama ben göremiyorum.

Benimle konuş anne sana ihtiyacım var.

Dolabımın kapağını kapatıp kendimi yatağa attım. Tanrım! İçeride annemin cesedi var ve ben yatıyorum. Ağlayan ben değilmişim gibi üstelik.

Gözlerimi kapatıp içimden beşe kadar saymaya başladım.

1:Artık yanlızım.

2: Kapı çalıyor.

3:Çalıyor, çalıyor

4: Bir ses.

5: Büyük bir gürültü.

Hızlıca yataktan kalkıp dış kapıya koştum. Kırılmıştı, oturma odasına doğru yürüdüm hafifçe eğilip içeri baktım. İki kişilerdi asker gibi ağır kıyafetler vardı üzerlerinde kulaklarında korumaların taktığı kulaklık tarzında bir şey vardı. Derin bir nefes alıp odaya girdim. Ellerindeki silahları suratıma doğrulttular. Bir onlara bir silahlara soğuk gözlerle bakıyordum. İçimde ufak bir korku bile yoktu.

"Kimsiniz?" dedim soğuk bir sesle " Evimde ne halt ediyorsunuz?"

"Afra KAYA?" dedi yapılı olan. Bakışları tanıdıktı.

"Benim"

"Çok değişmiş" dedi uzun olan.

"Beni nereden tanıyorsunuz?" dedim alayla" FBI ya da ajan mısınız?"

"Gibi gibi" dedi yine uzun olan "kankayız biz unuttun mu?"

Gözlerimi devirdim. Hafıza kaybı mı yaşıyorum ben? Ya da kostüm giymiş benimle dalga mı geçiyorlardı. Benim annem öldü! Yerdeki cesedi görmüyorlar mı? Rüya mı görüyorum ben? Aman tanrım deliriyorum galiba.

"Siz şakamısınız" diye cırlamaya başladım " yerde annem ölmüş bir şekilde yatıyor, siz geçmiş karşıma benimle kafa buluyorsunuz."

"O senin öz annen değil" yapılı olan bir adım öne geldi " iki yıl öncesini hatırlıyor musun Afra?"

Gizli GörevWhere stories live. Discover now