Bölüm Bir: Bilgi ve Yargı Üzerine

21 0 0
                                    

Zihnimizin kapılarını aralamak, zihnimizi açmak; yaşımızla, rengimizle, dilimizle, inancımızla, ırkımızla, fiziksel özelliklerimizle, yönelimlerimizle ve niceleriyle ilgili bir eylem değildir. Kişi, kim olursa olsun, isterse her daim zihin kapılarını aralayabilir ve buna göre hayatını şekillendirebilir ki çoğu insan farkında olmasa da herkesin hayatı zihin kapılarının ne kadar açık olduğuna göre ve zihin kapılarının çerçevesinde gerçekleşmektedir.

Zihin kapıları olarak bahsettiğim şey aslında zihnin seviyeleri olarak nitelendirilebilir. Zihin, sizi siz yapan yegane olgudur. Zihniniz olmadan siz bir hiçsinizdir. Çoğu insan beynimiz olmadan bir hiç olduğumuzu düşünse de beynin beyin olduğunu anlamamızı sağlayanın zihin olduğunu unutur.

İnsanların bazıları diğerlerinden daha akıllı gözükebilir, bunun sebebi akıllı gözüken insanların zihin kapılarını daha fazla aralamaları veya açmalarıdır. Beynimiz iki lobtan oluşur; sağ lob ve sol lob. Zihin ise bu iki lob arasındaki alışveriş, her beyin kıvrımından geçen elektriklenmedir. Zihin, insanda anlayış, kavrayış ve algılama yetisidir.

Toplumların tarihi boyunca önemli anlam kaymaları geçirmiş bir kavram olan zihin, geleneksel düşüncedeki insan anlayışında merkezî bir yer tutmaktaydı. Ruhun ölümsüzlüğü ve insanî varoluşun kozmos ve metakozmos ile bağlantılı olduğu ilkeleri Descartes ile birlikte köklü bir değişikliğe uğradı. Descartes, insanı değerlendirmede kendince çok basit gördüğü geleneksel ruh anlayışını terkederek daha üretken olduğuna inandığı zihin kavramını onun yerine geçirdi. Ona göre zihin düşüncenin temeliydi ve onu matematiksel olarak ifade etmek mümkündü. Madde dünyasını da benzer tarzda yetilerinden ve biçimlerinden kopartarak bütünüyle tek bir boyuta indirgedi.*

Bebeklerin doğduktan sonra ilk altı ay içinde çevresinde olan bitenleri yavaş yavaş kavramaya başladıkları gözlemlenmiştir. Altıncı aydan sonra algılar gelişir, kavranma aşamaları gerçekleşir. Bu ilk altı aydan sonra, bebekler zihin kapılarının biri hariç hepsi açık bir şekilde dünyada yol edinirler. Doğduktan sonraki ilk altı ay sizin gerçek benliğinizdir. Gerçek siz aslında sadece altı ay varolmuşsunuzdur.

Zaman geçtikçe insan evladı zihnindeki kapıları çevresinden, yaşadığı şartlardan, insan hayatından ve farklı sayamayacağım kadar sebepten dolayı yavaş yavaş kapatır. Dünyaya geldiğimiz andan itibaren kendi benliğimize sahip olduğumuz tek an doğuş anımız, en uzun süre ise yaklaşık altı aydır. Doğduktan belirli bir süre sonra kendi benliğimizden veyahut karakterimizden bahsetmek mümkün değildir. Hangi zamanda ve tarihte olursa olsun bu böyledir. Doğumunuz gerçekleştiğinde günümüz istatiksel oranları ile siz yaklaşık 10 milyon kişi ile aynı gün doğmuşsunuzdur. Fakat her kişi birbirinden farklı bir yaşam sürdürür.

Algılarınız gelişmeye başladıkça çevrenizi kavramaya başlarsınız. Algılarınızın gelişmesinden önce ise zihin kendini fark ettirmeye başlar. Algılarınız açılmaya başladıktan itibaren sizi benliğinizden çıkaran ilk etken çevrenizdekiler olur. Bu bir eşya, ses, kişi veyahut farklı madde formları olabilir. İlk hangi algınız gelişmiş ise onunla alakalıdır.

Algı, duyularımızın aldığı bilgileri yakalayan, işleyen ve aktif olarak anlam kazandıran bir kabiliyettir. Duyusal organlarımız aracılığıyla bize ulaşan uyarılarla çevremizi anlamamızı sağlayan bilişsel süreçtir.

Algı bizi çevreleyen dünya ile bağlantı kurmamıza olanak veren karmaşık bir süreçtir. Klasik olarak algı beş duyuya ayrılır:

Görsel Algı: Işık bilgisini gözlerimize ulaşan görülebilir spektrum dahilinde görme ve algılyabilme kabiliyetidir. Beynin görsel algıdan sorumlu bölgesi artkafa lobudur.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 05, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

AÇIK ZİHİNWhere stories live. Discover now