Sofia sinirle kaşlarını çattı, "Bir kadını ilgisiz bırakırsan olacağı odur!" dedi bir çocuğa açıklar gibi. "Evliliğimizin devam etmesini sağlıyordum ben sadece! Antonio, onların benim için hiçbir önemi yoktu... sadece yatağımdan geçen aptallardı o kadar! Kalbim senden başkasına ait olmadı," Suratı kötücül bir tavırla buruştu, "Ama sen beni bir kağıt parçası gibi buruşturup attın! Anlamıyorum, ben... ben senin için bir çocuk doğurdum? Babam öfkenin biraz durulmasını, sonra Enrico ile birlikte karşına çıkınca her şeyin düzeleceğini söyledi ama..." Bakışları tekrardan bana döndü, "Sonra bu kadınla birlikte geldin!"

Gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Silah, tekinsiz bir tavırla elinde sallanıp duruyordu. "Senin suçun! Sen benim hayatımı mahvettin! Sen gideceksin... sen gitmelisin, sen gittikten sonra her şey düzelecek! Sen gideceksin..." Fısıltıları arasında başını hızlıca sallayıp duruyordu.

Kendimi durduramadan öfkeyle, "Bu kadar pislik bir kadın olman benim suçum değil! Antonio'nun seni sevmemesi de öyle!" dedim tükürürcesine.

Sofia karşılığında çığlık atarak suratıma sert bir tokat patlattı. Bruno'nun arabada vurduğu yanağıma vurmuştu, dudağımın kenarından sızan kanı hissettim. "Dokunma ona!" diye bağırdı Antonio. Çırpınıp duruyor, zincirlerinden kurtulmaya çalışıyordu. Sofia onu takmadan tekrar üstüme atılıyordu ki, kapı açıldı ve bir koruma çelik gibi bir ifadeyle Sofia'yı çağırdı. Sofia bana pis bir bakış attı, "Seninle sakın işimin bittiğini düşünme!.."

O kulübeden çıkarken, iri yarı koruma elinde tuttuğu zincirlerle dibime kadar girdi ve ellerimi sertçe arkamda birleştirip, Antonio'nun ettiği küfürler eşliğinde ellerimi bağladı. İkimize de son bir bakış atıp, o da dışarıya çıktı. Kapı ardından sertçe kapandı.

"Kahretsin!" diye inildedi Antonio. "Hepsi benim suçum... benim yüzümden buradasın! Benim yüzümden tehlikedesin!"

"Hayır!" diye atıldım. "Senin suçun değil. Her şeye rağmen yine seni aramaya gelirdim!" Kararlı bir şekilde baktım ona. "Buradan kurtulacağız. Yemin ederim, aşkım, çocuklarımıza kavuşacağız."

Antonio bir anlığına yorgunca gülümsedi, "Kızımız... ona ne isim koydun?" diye fısıldadı.

Kızımız... Bu kelimenin onun dudakları arasından çıkmasını ne kadar çok özlemiştim?

Gülümsedim, "Rosso Antonie Ada!"

Gülümsedi, "Rosso Antonie Ada Del Piero.." diye tekrarladı. Sonra sessizce güldü, "Ona kendi adını vermişsin? Rosso?"

"O kadar saçlı doğdu ki... kıpkırmızı saçlar! Ona görür görmez aşık olacaksın."

Gülümsemesi suratından silindi, "Eğer görebilirsem.." diye fısıldadı.

Umutsuzluğu içimi acıttı. "Göreceksin sevgilim!" diye atıldım.

"Yanında olamadım.." dedi acıyla. "Özür dilerim aşkım. Sen orada kızımızı doğururken, acı çekerken yanında olamadım!"

Ağlamaya başlamıştım. Başımı hızlıca iki yana salladım, "Önemli değil ki? Nasıl olsa bundan sonra hep yanımızda olacaksın. Hep bir arada olacağız. Buradan çıkacağız, çok mutlu olacağız!" Umarım... umarım öyle olurdu...

BİR MİLYONERİN BEBEĞİ (İTALYAN SERİSİ#1)Where stories live. Discover now