Bölüm 1 - Fikir

550 47 24
                                    


Harry Potter'ın isminin Ateş Kadehi'nden alevle fırlamasının ertesi günü, hatta tam olarak ertesi sabahıydı. Hiç kimsenin, Potter'ın bile çözemediği bir gizem oluvermişti; fakat kimsenin onun açıklamasına inanacağı da yoktu tabii.

"Meşhur Potter yine övgüleri topluyor tabii ki, aptal zırlak pislik! Kupadan illa onun aptal ismi çıkar tabii, daha yetkin, saygın insanlar (ben) ise burada oturup o ezik Gryyfindor'un kendini öldürtmesini izleyeceğiz," diye söyleniyordu Draco Malfoy yanındaki Crabbe ve Goyle'a, bir yandan kahvaltıya hazırlanırken. "Birinci görevi bile geçemez."

Bu iki sersem beyin göründüklerinden daha zekiydiler aslında. Draco ikiyüzlü olduklarını söylüyordu, ama iyi anlamda. Kem küm eden iki aptal gibi göründüklerinden derslerde ve ödevlerde kimsenin onlardan pek bir şey beklediği yoktu, ama aslında parlak zekalı olmaktan utanıyorlardı.

"Bilmiyorum, Draco," dedi Crabbe, "Bir sürü şeyden sıyrıldı çocuk! Yani ruhemicilerden bile-" üzerinde hissettiği ölümcül bakışlarla sözünü yarıda kesti. Draco'nun lafını bölmekle ilgili bir kural vardı: lafını bölmemek.

"Şans eseri! Potty yaptığı her şeyde şans eseri başarılı oldu! Ben söylenirken sakın böleyim deme! Sana bunu yapma diye kaç kere söyledim," diye parladı Draco, ayakkabılarını ayağına geçirip sinirle bağcıklarını bağlarken.

Draco'nun ufak grubu gayet üst seviyede tiplerdi, ama bazen böyle hata yaptıkları oluyordu, ama arada olurdu böyle şeyler. Sadıktılar ve bazı sert meselelerde yardımları oluyordu. Sonuçta, bütün okul Slytherinlilerden nefret ettiğinden öyle olmak zorundaydılar; aslında hepsi numaraydı (bazen).

Pansy; uç noktanın mükemmel bir örneğiydi. Prenses gibi tavırlarıyla ünlüydü, ama çoğu insanı şaşırtan şey şuydu ki kabuğundan sıyrıldığında bazen samimi iyi bir kızla karşılaşıyorlardı, ama tabii sadece Slytherin arkadaşlarına karşı böyleydi. Yanlış anlaşılmasın, ağına avı düştüğü anda patlayabiliyordu, ama herkes böyle değil miydi zaten?

Böyle hallerinden memnundular. Başka kimseye kafa yormak zorunda olmamak güzeldi. Görünürde farklı yönlerde hepsi birbirlerine benziyorlardı, ama bir kez Slytherinsen, daima Slytherin kalırdın, bir kere bu binaya girdiysen güvenilirdin.

Diğer binalardakilere yaptıkları şeyler genelde arkadaşça şakalardı...yani belki arkadaşça kısmı çıkarılabilir, aslında kesinlikle arkadaşça falan değildi, bazı şakalar sizi haftalarca revir binasında yatırabilirdi.

Ama eşek şakalarını samimi arkadaşça falan yapsalardı, diğer binadakiler dostum arkadaşım diye duygusala bağlayabilir ve hatta vıcık vıcık cıvıyabilirlerdi; yani açıkçası, Hufflepuff, Ravenclaw ve hatta aptal Gryffindor eziklerinin bitmek bilmeyen sevgi ve ilgililerini kim isterdi ki? Herkes pofuduk ayılara ve sevgi yumağına dönerdi ve bu kesinlikle kabul edilemez bir şeydi.

Öte yandan, bazı şakalar basit şakalardan fazlası olabiliyordu. Hatta bazıları tamamıyla şeytani olabiliyordu. Mesela, Draco'nun çatalıyla yumurtaya dalarken şu an aklına gelen şey gibi.

Ateşi çaldığı için üstün bir aldatmaca ile intikam ortasında, çok akıllıca, çok dahice bir şey belirdi kafasında.

"Pansy?" diye sordu sinsice, ama gergindi. Acaba gülerler miydi? Yargılarlar mıydı? Hayalinde beliren fikir yüzünden onu bırakırlar mıydı?

"Efendim, Draco?"

"Sen aşık olmuştun, değil mi?"

Kızın kaşları havaya kalktı. "İyi misin sen?"

It Was All Just a Game | Drarry | ÇeviriWhere stories live. Discover now