52 | SÜRPRİZ

En başından başla
                                    

"Gerçekleri duymak acı verir küçük korkak!" Kendimle çelişirken buldum bir anda kendimi. Bir yanım adeta şaha kalkmış, savaşmak için hazırdı. Bu toprağa gömüldüğünü tahmin ettiğim tarafımdı. Bir diğer tarafım kuytu köşesine çekildi ve karanlıkta saklandı.

"Sen kendinle bile başa çıkamıyorsun. Gürkan seni niye istesin ki? Alp, zayıf olduğun için gitti senden. Bora'da gidecek. Ablan, ailen. Tek kalacaksın Ilgın, buna mahkûmsun!"

Bir anda elimi kulaklarıma daha çok bastırıp çığlık atarken buldum kendimi. Durmaksızın, içimdeki zehri akıtırcasına...

"Ilgın?" diye bir ses yükseldi. Endişe kokan bir tonda ulaştı kulaklarıma. Burnum endişe kokusunu tattı.

"Ilgın, kendine gel." Umursamadan çığlık atmaya devam ettim. O sesi bastıran tek şeydi bu. Deliliğim, benim ulaşılmazlığımdı. Deliliğim, benim varoluşumdan bu güne kadar hep yanımdaydı. Güçsüz bir anımı kolluyordu yalnızca. Şimdi o an gelmişti. Giderek daha kötü oluyordum.

"Timuçin'i ara! Hemen arabayı alıp gelsin. Serap hızlı ol!"

"Defol!" diye bağırmalarım inletti odamın duvarını, camını, perdesini, mobilyasını...

"Defol!"

Ardından boğuk bir ses duyuldu. "Yanında olmama izin ver." Diye yalvarıyordu. Hüzün tüm harflerinde can bulmuştu adeta. Kimsesizliğin kokusunu alıyordum. Yalnızdı. O adını ağzıma alamadığım, yapayalnız kalmıştı.

"Abla, abla lütfen... Lütfen yardım et!" Ablam yüzüme çaresizlikle baktı. Kulaklarımda ki elim çok sert bir biçimde kulaklarıma baskı uyguluyordu

"Korkuyorum abla." Diye bağırdığımı duygum. "Yardım et." Çünkü bu ölümden de beter, her saniye beni çıldırtıyor...

"Abla, onu çağır." Aynı çaresiz ifade.

"Abla, lütfen."

Yorgunluktan mı yoksa bağırmaktan bitkin düştüğüm için mi bilmiyorum bir süre sonra gözlerim hızla kapandı. Tüm dünyam karanlıkla kaplandı. Işığa dair bir şey kalmamıştı.

***

Rüyalar âlemi bana oldukça farklı rüyalar göstermişti. Karanlığın dibine vurmuştu bazen, bazen de bir sarayda el üstünde tutmuştu. Alp'i hiç tanımadan rüyama sokmuştu ve sonra hayat onu karşıma çıkarmıştı.

Gürkan'a dair bulanık bile hatırlasam, birçok şey göstermişti.

Şimdi ne mi gösteriyordu?

Hiçlik boyutunda kaybolmuş gibiydim. Etrafımdaki koyu kırmızı, hafif kahveye çalan tona bir anlam veremiyordum. Taş desen değil, dağ desen hiç değil, bir cismin üzerinde duruyordum. Ayaklarım altımdaki zemine sabitlenmişti. Hareket etmemem için özenle uğraşılmış gibiydi.

Bir anda yeşilliğe bulanan alanla afalladım. Ve yeşillikle birlikte gelen ağaçların birinin arkasından Utku'yu görmemle afallamak kelimesi hissettiğim duygunun yanında hafif kaldı. Onun bilinçaltıma sinsice işlediğini biliyordum zaten fakat hiç beklemediğim anda, beni savunmasız yakalamasına alışamamıştım.

"Ilgın, seninle işim bitmedi."

Sözler kan dondurucuydu. Kulak asmamak mümkün müydü?

Karanlığın içine çekildim yeniden. Ardından bir görüntü belirdi. Ben arka planda seyirci gibi kalmıştım.

"Yanlış kişiye bulaşıyorsun!" Ses tanıdıktı. O adını ağzıma alamadığımın sesiydi. Yeşil gözlümün ses tınısıydı, bu boğuk, sert ve kırıcı ton.

Romantik Komedi [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin