"Nasıl cüret edebilirsin..." Dolan gözlerimle, yumruklarımı sıkıp ayağa sıçradım. "Bir keresinde Antonio sizin için, asla eskisi gibi dost olamayacağınızı, ama ne zaman yardıma ihtiyacı olsa, seni arayacağını bildiğini, söylemişti." Gülerek başımı iki yana salladım. "Yanıldığını görmek ne acı!"

Arkamı dönüp, odadan çıkacaktım ki, Tommy'nin sessiz bir şekilde, "Gerçekten bunu söyledi mi?" dediğini duydum.

Elim kapının kolunda kaldı. Yavaşça arkamı dönüp baktım ona. "Sence?" diye sordum. Bir süre mavi gözleriyle beni süzdü, elini sakalına atıp sertçe kaşıdı ve "Peki!" diye homurdandı. "Size yardım edeceğim. Ama beklentilerinizi yüksek tutmayın. Sonunda hiç hoşunuza gitmeyen bir şeyle de karşılaşabilirsiniz."

Yutkunup, omuz silktim. "Sadece..." Sesim kısıktı. "Bilmem lazım."

Koltuğa tekrardan oturdum, sırt çantamı açıp, içinden dosyaları çıkardım ve Tommy'nin masasına koydum. "Bunları Antonio'nun çalışma odasındaki kasadan aldım. Artık pis işleri yapmayacağını söyledikten birkaç gün sonra, onu bunları koyarken görmüştüm. Ne olduğunu sorduğumda, sadece, düşmanlar, dedi. Ne anlama geldiğini bilmiyorum ama belki..." Tommy dosyaları açıp, içlerini kontrol etmeye başladı. Bakarken kaşları çatık, başını sallayıp duruyordu. "Vitale, Angelo ve birkaç pisliğin daha geçmiş izleri.. Bir ilgisi olabilir."

"Sizce o uçak düşürüldü mü?" diye ani bir soru attım ortaya.

Tommy duraksadı, tekrar bana baktığında gözleri alaycıydı. "Bizim gibi adamlar asla eceliyle ölmez." Güldüm, Antonio'da bir süre önce aynısını söylemişti. "Antonio dediğiniz gibi yaşıyor mu, bilmiyorum, ama iki şekilde de o uçağın öylece düşmediğine eminim. Bir komplo olmalı." Arkasına yaslanıp, gözlerini kıstı. "Diyelim ki.. Antonio öldü. O zaman ne yapacaksınız?"

Dişlerimi sıktım. "İntikamını alacağım."

Tommy odaya girdiğimden beri ilk defa gerçekten gülümsedi. "Tony kendi gibi belalı bir hatun bulmayı başarmış demek.." diye kendi kendine mırıldandığını duydum.

"Buraya geldiğinizden kimsenin haberi yok, değil mi?"

"Hayır, yok. Olmasını da istemiyorum."

Tommy başını sallayıp, elinde tuttuğu dosyanın kapağını kapattı ve ayağa kalktı. "Öyleyse olmaz." dedi, masasından çıkıp, odanın kapısına doğru ilerledi. Hala oturduğumu fark edince, bakışlarını bana döndürdü. "Hadi, Bayan Del Piero. Saat sabahın beşi. Biraz dinlenmeniz lazım, Sherlock Holmes oyunumuza uygun saatlerde devam ederiz." Bir süre dik dik birbirimize baktık, sonra acıyan gözlerimle, onun haklı olduğunu anlayarak iç çektim ve çantamı alıp, ayağa kalktım. Yalnız ufak bir problemim vardı.

Gidecek hiçbir yerim yoktu.

Ne kadar kalacağımı bilmediğim için yanıma yüklü miktarda nakit para almıştım, ama onun dışında tüm kredi kartlarımı evde bırakmıştım. Marco'nun veya başka birinin, kartlarımı takip edip nerede olduğumu bulmalarını istemiyordum. Bunu, Tommy'ye de söyledim. Başını salladı, "Önemli değil." dedi ve ilerlemeye devam etti. Bir asansöre bindik. Asansörün dışından gelen müzik, bağırış seslerini duyabiliyordum. En alt kata indik. Uzun bir koridorun sonunda sadece tek bir kapı vardı, Tommy cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açtı ve içeriye girmem için kenara çekildi.

BİR MİLYONERİN BEBEĞİ (İTALYAN SERİSİ#1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin