Öpücükleri iyice derinleşmiş, şehvet bulutları etraflarını sarmıştı. Dudakları artık birbirlerini tanıyor, dilleri yeni öğrendikleri bir dansın adımlarını uyguluyordu. Tate'in dili arsızdı. Ve oyuncu. Türlü oyunlar oynayarak Diana'ya hem işkence ediyor, hem de büyük zevk almasını sağlıyordu. 

      Diana her şeyi unutmuştu. Aklında sadece Tate, onun dudakları ve bacaklarının arasında büyüyüp sertleşen şey vardı. Bakire olabilirdi ama saf değildi. Onun ne anlama geldiğini biliyordu. Tate onu istiyordu! Kızın içi mutlulukla doldu. Dışarıdan katı, yıkılmaz bir duvar gibi görünüyor olabilirdi ama Diana'ya karşı boş değildi. Başka ne isteyebilirdi ki?

      Tate'in elleri tişörtünden içeri süzülür, göğüslerine doğru ilerlerken tüm vücudu titredi. Göğüslerine dokunan ilk erkek oydu. Birazdan başka bir ilk daha olacaktı. Ve Diana bunun için en ufak bir pişmanlık duymayacaktı. Bekaretini sevdiği, istediği adama verecekti. 

      Dudaklarında dolaşan dudaklar önce kulağına, sonra boynuna gitti. Dili yine ona oyunlar oynuyordu. Fazla oyalanmadan aşağı kaydı. Diana başını geriye atmış, gözlerini yummuştu. Göğüsleri tam önünde duruyordu. İç çamaşırı giymemişti. Uçları tişörtü delmek ister gibi kabarmıştı. Tate görüntüye bakıp bir an yutkundu. İlk gördüğü andan beri bunu yapmak istemişti. Ama yapamazdı. Kahretsin!

      Hızlı bir hareketle kızı üzerinden çekerek yatağa bıraktı ve ayağa fırladı. Odanın öbür ucuna gidip ona arkasını döndü. Başını serin duvara yasladı. İçinde kaynayan volkanı söndürmeliydi. 

"Bunu yapmayacağız, Bayan Avery." diye mırıldandı yüzünü dönmeden. Diana onu duymuştu. Aklı Bayan Avery'ye takılmıştı. Biraz önce öpüşürken aralarında oluşan sıcaklık bu iki kelimeyle buz kesip parçalara ayrılmıştı. Şimdi küçük odaya ölüm sessizliği hakimdi. Bundan rahatsız olan Diana çocuk gibi itiraz etti.

"Neden?" 

"Neden mi?" Tate yüzünde inanmaz bir ifadeyle yüzünü ona çevirdi. "Artık evli bir kadınsın." 

"Hakkında hiçbir şey bilmediğim, büyük ihtimalle şişko, iğrenç kokan, üzerimde tepinmekten öteye gitmeyecek bunak bir adamla." diye tamamladı genç kadın onun sözünü. Sesinden ne kadar tiksindiği anlaşılıyordu. 

"Sonuç olarak evlisin." dedi Tate. Korkusu reddedilmekle birleşince Diana göz yaşlarına daha fazla hakim olamadı. Hıçkırıkları bedenini sarsıyordu. Onu o halde gören Tate ne yapacağını bilemedi. Yanına giderek kollarını ona doladı ve başını göğsüne yasladı. Diana'nın göz yaşları tişörtünü ıslatıyordu ama umurunda değildi. Böylesi neşe dolu bir kadının bu derece içli ağlıyor olması onu kahrediyordu. Başına bir öpücük kondurdu Saçlarının kiraz çiçeği kokusu kalbine dokunuyordu. 

"Şşş, sakin ol. O kadar kötü olmadığına eminim." diye mırıldandı. Diana başını kaldırdı. Ela gözleri akmaya hazır gözyaşlarıyla parlıyordu. Başını salladı. 

"Anlamıyorsun. Ben... Ben bakireyim. Bekaretimi her zaman deli gibi sevdiğim bir adama vermek istedim. Ama bu gece zorla elimden alınacak. Bundan nefret ediyorum. Ve senden çok hoşlanıyorum. Bekaretimi onun değil senin almanı istiyorum." Tate sıkıntıyla iç geçirdi. 

"Yapamam." diye mırıldandı. "Eğer yaparsam çok hassas olacaksın. Ve o da bunu mutlaka anlayacaktır." Diana omuz silkti. 

"Umurumda değil. Beni bir eşya gibi satın aldı." Gözlerinden dolu dolu bir damla daha yuvarlandı. "Canımı yakacak." diye fısıldadı korkuyla. 

     Tate bir şey söylemedi. İçinde ne kadar duygu varsa hepsi karman çorman olmuştu. Ne hissedeceğinden emin değildi. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Diana'nın hayalinde canlandırdığı koca tarifi üzerine gülümsedi. 

"İstiyorsan vakit gelene kadar burada kalabilirsin." dedi yumuşakça. Genç kadın başını salladı ve ona daha çok sokuldu.

***

     Diana odasında endişeyle volta atıyordu. Vücudu Tate'in kollarının sıcaklığından ayrılınca yine titremeye başlamıştı. Genç adam korkusunu gidermek için bütün o saatler boyunca konuşmuş, komik şeyler anlatarak onu güldürmeyi bile başarmıştı. Onun yanında, kollarında olmak evde olmak gibiydi. Tanıdık ve güvenli bir limandı.Memnuniyetle sığınmıştı oraya. Ama bitmişti. 

     Koca ev sessizleşip karanlığa gömülürken Diana korkunun en uç noktalarına sürükleniyordu. Adam vahşice üzerine mi atlayacaktı? Canını çok fazla yakacak mıydı? İlk seferinde ağlayıp çığlık atan bir çok kadın olduğunu okumuştu. Diana da onlardan biri olmak istemiyordu. Tanrı yardım etsin, birazdan şurada korkudan düşüp bayılacaktı. 

     Gözü bozulmamış yatağa kaydı. Yatıp örtüyü üzerine çekmeyi düşünmüştü. Adam belki uyuduğunu düşünür ve giderdi. Kimi kandırıyordu ki? En başta Diana öyle bir şey yapamazdı. Karşısında tam bir korkak gibi görünmek istemiyordu. Başı dik, yılmaz bir görüntü sergilemek istiyordu. Hazırlanmıştı, evet. Ama onun için değil. Gururu için yapmıştı bunu. Kendini teskin etmeye çalıştı. Sadece bir kaç dakika. Bir kaç dakika boyunca adamın altında yatacaktı. O iğrenç ellerini vücudunda gezdirirken kıpırdamadan duracak ve başka bir şey düşünecekti. Tate'le denizde geçirdikleri eğlenceli zamanı düşünebilirdi mesela. Belki buradan uzaklaşmasını daha kolay sağlardı. Hatta belki onunla sevişen Tate'miş gibi de düşünebilirdi.

      Düşüncelerine o kadar dalmıştı ki içeri giren karanlık figürün farkına bile varmamıştı. Arkasından gelen sesle yerinden sıçradı.

"Merhaba, karıcığım." Ses yumuşak bir tondaydı. İngiliz aksanı o kadar barizdi ki. Bir o kadar da güzeldi. Ağzından çıkan notalar içini okşuyordu. Ama arkasını dönmedi. Yanağından süzülen göz yaşını görmesini istemiyordu. Bunun yerine sadece iki kelime fısıldadı. 

"Canımı yakma."

Aşk OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin