"Sen tembel bir adam değilsin. Her gün sabahın köründe kalkıp spor yapıyorsun." Sözleri benim de gülmeme neden oldu. "Sen sadece hislerinden emin değilsin. Onu seviyorsun ama ilerisi yok." Sözlerinin doğruluğu gerilmeme neden oldu.

"Sevgi ve sadakat var, daha ne olması gerek ki?" Kafasını dikleştirdi, alt dudağını ısırdı. Kızıl gözlerini kırpıştırdı. Şöminenin kızıl ateşi, koyu saçlarını aydınlatıyordu.

"Tutku." Bu sözü söylerken o kadar tehlikeli duruyordu ki... "Uğruna ölebileceğin bir aşk."

"Sen bunlara sahip misin?" Omuz silkti.

"Tutku yok, onun bedeni buz gibi. Uğruna defalarca öldüm zaten ama bana bunu yapan aşk mıydı yoksa onun laneti miydi bilmiyorum."

"İkimiz de evde kaldık desene." Güldü yine. Badem şeklindeki gözlerini kırpıştırdı, ardından bakışlarını kaçırdı. Arkamda bir yere bakıyordu, yüzü düştü.

"Gitmem gerek," dedi kısık sesiyle. Yine Haris Bey gelmişti anlaşılan.

"Yemek yiyelim sonra çıkarsın odana." Kafasını iki yana salladı.

"O-olmaz." Kalktı ve hızlı adımlarla çıktı salondan. Bense yine arkasında kaldım ve üzerine bir sigara yaktım.


***

Gece birden uyandım. Hava hâlâ karanlıktı. Sanki, sanki biri beni izliyormuş gibi bir histi içimdeki. Çok tuhaftı. Tekrar gözümü kapatacaktım ki karanlıkta bir parıltı gördüm. Aynı geçen gece olduğu gibi, göze benzeyen bir çift karartı. Yutkundum, sakin olmaya çalıştım. Bu da neydi?

Öylece beni izleyen bir çift göz. Titremesine engel olamadığım elim yanımdaki abajura gitti. Abajurun loş ışığı odayı aydınlatırken az önce gördüğüm parıltılar yok oldu. Kalbim korkuyla çarpıyordu. Tanrım, ne oluyordu bana?

Yatakta oturdum, dirseklerimi dizlerime yasladım ve gözlerimi yumdum. Belki de bu ev gerçekten bana iyi gelmiyordu. Ürkütüyordu beni ve zihnim olmayan şeyleri gösteriyordu bana. Belki de annemin hastalığı genetik yollarla ablama bulaştığı gibi bana da bulaşmıştı. Bilmiyordum, sadece bu yaşadıklarımın normal olmadığını fark ediyordum.

Gözlerimi ovuşturdum. Gün aymak üzereydi. Lavaboya girdim, yüzümü yıkadım kendime gelmek için. Üzerimi değiştirdim, rahat bir şeyler giyindim. Spor ayakkabılarımı ayağıma geçirdim ve aşağı kata indim. Çıkışa doğru adım atacaktım ki salondan bir ses duydum. Bu ses, müzik sesi gibiydi. Karmen, uyumuyor muydu?

Salona adımlarımı yönelttim. Salona girdiğimde kimse yoktu, ürkütücü bir şarkı çalıyordu.

Saat gece yarısına vurduğunda,

Gelip oynayacak mısın?

Saklanabilirsin fakat,

Eğer kaçarsan seni bulurum.

Tenim ürperirken hoparlöre yakınlaştım. Karmen açık unutmuş olabilirdi. Kapattım şarkıyı, arkamı döndüm salondan çıkmak için.

Arkamı dönmemle ürkütücü melodi devam etti. İçinde bulunduğum durumun garipliğiyle sarsılarak tekrar arkamı döndüm, tekrar kapattım. Bu sefer kapattığıma fazlasıyla emindim.

Yine döndüm arkamı, tekrar çalmadı. Salonun çıkışına yürüdüm, tam çıkacağım sırada yine aynı melodi çalmaya başladı. Korku ve öfke içimde karışırken hızla geri döndüm, kapattım ve ardından fişini çektim. Artık çalamazdı. Sakinleşmek için gözlerimi yumdum, derin bir nefesle doldurdum ciğerlerimi.

KALINTIWhere stories live. Discover now