Bölüm 1: Kırık Cam Parçalarıyla Dolu Bir Gülümseme

32.5K 1K 66
                                    

Bölüm 1 "Kırık Cam Parçalarıyla Dolu Bir Gülümseme"

Yıldızlar. Kapkaranlık bir gece. Cızırdayarak sokağı aydınlatmaya çalışan zavallı sarı ışık. Sıcak nefesimin soğuk camda bıraktığı küçük buğu. Ve benim ruhumu yansıtan küçük odam. Siyah duvarlarım, gri yatak örtüm. Komidinimin üzerinde duran kitaplarım.. Nasıl olurda en ince ayrıntısına kadar görebilirdim ? İçerisi kapkaranlıktı, zifiri karanlık.

Derin bir nefes alarak soğuk camda duran elimi çektim, sandalyenin üzerine hoyratça atılmış montumu aldım ve sessiz olmaya çalışarak kapıyı açtım. Annem ve babam çoktan uyumuştu. Benimse gözlerime gram uyku giymiyordu. Bedenime karışan bu değişimin ne olduğunu gerçekten merak ediyordum. Korkuyordum. Ya aileme zarar verirsem, ya aynı ortamda bulunmak zorunda olduğum insanlara zarar verirsem ? Nasıl yaşardım bununla ? Ve arkamda bana destek çıkmayan ailemle, tek başıma nasıl başa çıkardım bu durumla ? Düşünmekten uyuyamıyordum.

Bedenimdeki bu olağanüstü değişiklikleri kontrol edemiyor olmak beni korkutuyordu.

Ve şimdi de gitmem gerektiği söyleniyordu bana. Beni bambaşka bir okula, şehre, hatta ülkeye gönderiyorlardı. Oranın kültürüne, insanlarına nasıl aşılacaktım ? Benim gibi insanlarla iletişim kurmakta problem yaşayan, sessiz, utangaç, çekingen bir kız nasıl yeni bir hayata uyum sağlayabilirdi ki?

Düşünüyordum da, benim kitaplarımdan, yatağımdan, her zaman tezgahın bir köşesinde kahve kalıntılarıyla temizlenmeden duran büyük siyah kupamdan başka neyim, kimim vardı ?

Annem ve babamın umrunda değildim. Hangi anne baba kızlarını yapmadığı birşey için suçlar, destek olmak yerine köstek olurdu ?

Yaşadığım hayat değildi benim. Ben sadece nefes alıyordum. Zaten başka hiçbirşey yapmaya iznim yoktu. Arkadaş edinmem, dışarı çıkıp eğlenmem, hepsi yasaktı. Sadece yemek yemeye ve uyumaya izmim vardı. Sıradan, monoton bir hayatım bile yoktu. Benim hayatım sıradanın da sıradanı, monotonun da monotonuydu. Cidden böyle yaşamayı haketmişmiydim ?

Yavaşça kapıyı araladım ve bir müddet salondan gelen sesleri dinledim. Televizyondan hafif bir piyano sesi geliyordu.

Babam en sevdiği dizi uğruna saatlerce uyanık kalıyordu ve bu gerçekten benim hiç işime gelmiyordu. Sessiz olmaya çalışarak, yavaş adımlarla salona doğru yürüdüm ve salon kapısına geldiğimde, yavaşça kafamı uzatarak içeri baktım. Babam koltuğa boylu boyunca uzanmış, kumandayı koltuğun başına koymuştu. Gözleri kapalıydı ve derin nefesler alıp veriyordu. Rahatlayarak çıkış kapısına doğru yürüdüm ve portmantonun üzerinde duran botlarımı alarak ayağıma geçirdim.

Kimseyi uyandırmadan dışarı çıkmayı başardığımda yüzümde gerçek bir gülümseme oluşmuştu. Çünkü ancak bu saatlerde kendim olabiliyordum, ancak bu saatlerce özgür olabiliyordum.

Hava gerçekten soğuktu, hafif bir yağmur çiseliyordu ancak umursamadım ve verandadan inmeye başladım.

Karanlık sokak boyunca yürüken, soğuktan nefesim dışarı buhar olarak çıkıyordu. Montumun içine biraz daha gömüldüm ve ellerimi cebime koydum. Holms gerçekten soğuk bir kasabaydı. Gerek havası, gerek insanları, herşeyiyle soğuktu.

On beş dakikalık bir yürüyüşün ardından parka varmıştım. Yağmur şiddetini iyice arttırmıştı. Ancak umursamadım, belki de umursayamadım. Çünkü özgürdüm.

Herzamanki bankıma oturup yine hayal etmeye başlamıştım. Hep düşünürdüm burya geldiğimde. Kaçsam bu dünyadan. Kaçıp kurtulsam. Olur muydu ? Ama Tanrı yine bulurdu beni. Hiç çekmemişti ellerini yakamdan zaten. Bana neden bu hayatı uygun görmüştü ? Hep soruyor ancak hiçbir cevap alamıyordum ondan.

Şimşek Tanrısı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin