"Bir de böyle bir partiye yakışmam diyordun. Jilet gibi olmuşsun." Hadi ama, Kronos'tum ben, daha kibar bir iltifat beklememiştiniz değil mi?
"Teşekkür ederim. Sen de." diye cevap verdi arabanın sürücü koltuğuna doğru yönelirken. Üzerimdeki gri ve yırtmacı Toros Dağları'na kadar uzanan elbiseme tiksinerek bakarken yan koltuğa zorlukla oturdum. Yiğit'in tavrına kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum. Geniş boynunu saran papyonda bu konuda bana hiç yardımcı olmuyordu. Yakışmamış değildi ama Yiğit'in kişiliğine oldukça tezattı işte. Bu konuyu es geçmeye karar verdim.
"Çok kibarsın." diye cevap verdim ama ben olsam, bende bana karşı iltifat etmekte zorlanırdım.
İşin A'sı B'si yoktu. Çok güzel görünüyordum. Bu kadar makyaja, bu kadar pahalı bir elbiseye dünyanın en çirkin kızı bile çok güzel görünürdü zaten.
Oturduğum koltukta elbisemin üst kısmını kaplayan taşlarla oynamayı bırakıp Yiğit'e döndüğümde hala kaskatıydı.
"Gerginsin." dedim. Bakışlarını yoldan bir saniyeliğine ayırıp bana baktı ve tekrar yola dönerken konuştu.
"Çok gerginim."
"Sakin ol ve korkma. Çalıştığımız gibi Herkül, rol yapıyoruz. Bu camiaya aitsiniz, aşırı zenginsiniz ve adın Yiğit Uluer." Otomatik olarak salladığı başıyla bende çok uzatmama kararı aldım ve zaten otele geldiğimiz için konuşmayı bıraktım.
Yiğit, arabayı park etmesi için valeye verirken benim için açılmış olan kapıdan indim ve Yiğit'in koluna girip salona doğru ilerlemeye başladık.
Devasa büyüklükteki otelin girişinde bizi selamlayan onlarca insana gülümseyerek yanıt verdim ve partinin bulunduğu yere girmeden önce kapıda durdum. Yiğit de benimle birlikte durdu. Bakışlarımı ona çevirip konuştum,
"Hazır mısın?" Vücuduna derin bir nefes bahşedip bana döndü.
"Hadi halledelim şu işi." Gülümseyerek ona cevap vermemin üzerine adımlarımıza kaldığımız yerden devam ettik ve geçmemiz için açılan kapıdan ilerledik.
Mekan, kelimenin anlamıyla gösterişliydi ve konseptin altın sarısı olduğu, adımınızı attığınız an yüzünüze çarpan su götürmez bir gerçekti. Her yerde altın sarısı balonlar uçuşuyor, mekandaki yüksek, beyaz masaları altın sarısı süslüyordu. Kadehler sarıydı, perdeler sarıydı, çatal bıçaklar sarıydı. Mekandan buram, buram zenginlik ve ihtişam akıyordu.
Gözleri açılmış Yiğit'i hafif bir dürtmeyle kendine getirdim ve adımlarımızı Bulut'un olduğu masaya yönlendirdim.
Mekanda yükselen fısıltıları kulak ardı etmeye çalışıyordum. Bulut, bizi görünce abartılı bir selamlamayla karşıladı ve önümde bir reverans yapıp elimi kavradı.
YOU ARE READING
Sokakların Nabzı
Mystery / ThrillerKaranlığa karışmıştı ruhum, bedenim hala aydınlıkta iken. Hiçbir aydınlık kalbimi temizlemiyor ya da hiçbir siyah benden daha karanlık olamıyordu. En dibe batmıştım ve çıkış yolu arayacak kadar acizdim. Yüzüme kazınmış bir harfin beni tanımlayacağı...
'Parti-Part1'-Bölüm12-
Start from the beginning