2.Bölüm: BİBLO

En başından başla
                                    

"Peki sordun mu? Kurtulmak istiyor muyum?"

"İstiyorsun," dedim sadece. Aslında isteyip istemediğini bilmiyordum hatta onu tanımıyordum da ama eminmiş gibi konuşarak kendisini sorgulamasına neden oluyordum.

"Yanılıyorsun. Ben bataklıkta boğulalı çok oldu, sadece leşime ulaşabilirsin." Arkasına yaslandı, bacak bacak üstüne attı. Beklediğim gibi fazla karamsardı.

"Karşımda çok zarif bir genç kadın var, bir leş değil." Bakışlarını kaçırdı, ben ise onu dikkatle incelemeye devam ettim. O an süt gibi beyaz teninde, bileğinde iki küçük iz dikkatimi çekti. Bu jilet izi gibi değildi, yuvarlak ve muntazamdı, tıpkı bir diş izi gibiydi. Kafasını tekrar bana çevirdiğinde nereye baktığımı anladı ve hemen bileğini gizledi.

"Bileğine ne oldu Karmen?"

"Hiçbir şey," dedi sadece ardından ayağa kalktı. "Lütfen git, yoksa çok kötü şeyler olacak," dedi yalvarırcasına.

"Ne olacak Karmen? Kim ne yapabilir?" dedim biraz da ağzını arayarak, bana kendini açmasını isteyerek.

"O," dedi sadece ve salondan koşar adımlarla çıktı. Bense arkasından bakakaldım. O çok güzeldi, ona her şey yakışırdı ancak bu hastalık ona hiç yakışmamıştı. Ve artık biliyordum ki bu vaka benim için çok zor olacaktı. O çok gençti, tıpkı ablam gibiydi. Yirmi yaşındaydı, ablamın öldüğü yaş.

Ben salonun ortasında durmuş öylece düşünürken az önce kapıyı açan kadın yanıma gelmişti. "Odanızı göstereyim ben size." Kadın önden giderken bende bavulumu alarak arkasına takıldım.

Ahşap merdivenlere baktım, çok uzun ve şatafatlıydı. Bu tuhaf yere ev demeye bin şahit gerekirdi. On yedinci yüzyıldan fırlamış bir kaleydi. Bir kat çıktıktan sonra uzun, ince koridorda yürüdük.

"Karmen'in odası nerede?" Eliyle koridorun sonundaki çift kapılı odayı işaret etti. "Üst katta ne var?"

"Hiçbir şey," dedi sadece kadın. Durdu, önünde durduğumuz kapıyı işaret etti. "Burası odanız. Benim işim bir saat içinde bitecek ve gideceğiz, önümüzdeki hafta geliriz." Kadın yanımdan uzaklaşırken ben de odaya girdim.

Bu odada tüm ev gibi tarih kokuyordu. Fazlasıyla yüksek tavan, kocaman bir yatak, yeşil kadife koltuk takımı, kalın bordo yine kadife güneşlikler ve tamamen ahşap duvarlar. Büyük duvar camla kaplıydı, karşımdaki orman mükemmel bir manzara sunuyordu. Kendimi bir tarihi romanın içinde gibi hissediyordum. Oda fazlasıyla temizdi. Bir çalışma masası da vardı. Elimdeki bavulu yere bıraktım. Odada bir kapı vardı, ayakkabımın gıcırdattığı ahşabın üzerinde kapıya ilerledim. Kapıyı açtığımda bir banyoyla karşılaşmıştım. Banyo, evin tümü gibi temiz ve düzenliydi. Büyük bir küvet ve duşakabini vardı. Dolapları, evdeki her şeyin aksine ahşap değildi.

Camın önünde durdum. Rüzgârda savrulan ağaç dalları, uçuşan kuşlar ve kalenin üstüne çökmüş kasvetli hava. Eşyalarımın bir kısmını yerleştirdim ve kalın dosyamı alarak çalışma masasına kuruldum. Karmen'e ait olan daha önceki doktorların hazırladığı raporları dikkatle inceledim ikinci defa.

Karmen'e 'Rezidüel (Kalıntı) Şizofreni' teşhisi koyulmuştu fakat Karmen'i ilk görüşümde anlamıştım ki sadece negatif semptomların yanı sıra daha ağır belirtiler gösteriyordu. Bana kalırsa bu vakaya 'Ayrışamamış Şizofreni' tanısı koymak daha doğru olacaktı. Konudan konuya atlıyor hem dikkatli inceliyor hem ilgisini hemen kaybediyordu. Tabii bu sadece ön görüşümdü, onu tanıdıkça gözlemlediğim belirtiler değişiklik gösterebilirdi.

KALINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin