1.Bölüm "Ölüm"

12.6K 355 293
                                    

2 Nisan 2018

"Verdiğim kağıtlar yanınızda mı, gençler?"

Sınıfa sorduğum bu soruyla kısa bir sessizlik yaşandı. Cevabını bildiğim soruları sormak zaten benim hatamdı. Hangi öğrenci fotokopisini yanında taşırdı ki?

"Kimseden ses çıkmadığına göre getirmemişsiniz,"

Derin bir nefes aldım ve yoklamayı aldığım defteri kapatıp ayaklandım.

"Sizin için çabalamak bazen yorucu olsa da, yaşınızdan ötürü üzerinize gelmek istemiyorum. Ama madem fotokopilerinizi yanınızda taşımak bu kadar zor,"

İçimden devamını anlayan öğrencilerime gülmek gelse bile üstün bir çabayla kendimi tuttum ve adımlarımı tahtaya yöneltip elimdeki kalemi açtım.

"Başlık atıyoruz: Halk Edebiyatı. Madde bir; Zeynep kalk ve bize madde biri söyle."

Konuşurken tahtaya başlık atmış ve maddeler için yıldız atmaya başlamıştım. Ben Zeynep'ten cevap beklerken aniden sınıf kapısı açıldı ve,

"Sürpriiiiz!"

Sınıfa giren Elif ve Kiraz' la beraber şok olurken, ellerindeki kocaman pasta beni biraz daha şaşırtmıştı. Bugün benim...

"İyi ki doğdun Funda, iyi ki doğdun Funda, iyi ki doğdun, iyi ki doğdun, mutlu yıllar sana!"

Öğrencilerim ve şu hayatta her şeyden daha çok değer verdiğim iki can dostumun yaptığı bu süprize ağzım açık bakakalmıştım öylece. Gözlerim dolu, onlar sevinçle şarkılarını söylerken şükrettim sahip olduğum ve olmadığım her şeye. Tüm hayallerim gerçekleşmişken daha ne dileyebilirdim ki önümdeki pastayı üflemeden önce?

"Sahip olduğum her şey, sizler, benim için çok kıymetlisiniz," dedim mumu üflemem için bana bakan ufak topluluğa doğru. Kiminin gözündeki mutluluk kimininse gözündeki heyecan buradan okunuyordu.
İki yakın arkadaşıma döndü gözlerim. Mutluluktan uçacakmış gibiydiler. Benim mutluluğumu benimle yaşarken, benden çok mutlu olan bu iki insanı... Seviyordum, çok.

"Sonsuza dek sizin gibi bir hazineye sahip olmayı diliyorum!"

İki ve yedi rakamları benim üflememle sönerken herkes alkışlamaya başladı. Bense nice yirmi yediler geçmiştir bu dünyadan diye düşündüm. Zaman ne kadar çabuk akıp gidiyordu. Peki ben neydim? Ne olacaktım? İçimdeki kocaman mutluluğa rağmen bir yanım özlem dolu... Nereye kadar böyle gidecekti?

1 Mart 2008
Baharın gelişini müjdeleyen çiçek tutmuş ağaçlar öyle sevilesi, öyle güzel görünüyordu ki; o gün her şeyi bir kenara bırakıp kendini doğanın güzelliğine kaptırıp gitmek istiyordu genç kız. Ailesinin olmadığı, yalnızca hayalleri ve idealleriyle baş başa bir yerde olduğunu düşündü kısa bir an. Oturduğu kaldırımın soğukluğuna aldırmadan öylesine güzel bir yere gitmişti ki aslında; üşüdüğünün farkında bile değildi.

Hava çok soğuk sayılmazdı. Çok kar yağmazdı yaşadığı iklime. Bahar da gelmişti zaten ama merkeze uzak bir evleri ve yeni yeni çiçekler açmaya başlamış ağaçlarla dolu bir bahçeleri vardı. Bu nedenle bu mevsim biraz soğuk olabiliyordu.

Her gün okuldan döndüğünde geldiği ilk yer bahçeleri olurdu. Bahçenin içine girmez, kapının önünde kaldırımda oturur, altında olduğu ağaçların ona umut ve mutluluk getireceğine inanırdı. Üç dakika. Yalnızca üç dakikaydı halbuki bu mutluluk. Daha fazlası olmasına karşı çıkan bir insan ya da kaçtığı biri değildi, üç dakikadan daha fazla oturup eve geç kalırsa bir daha hiç bu yolu tatmadan eve hapsolacağı korkusuydu bu engel.

FUNDAUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum