BÖLÜM-6(FİNALLL)

10 3 3
                                    

Avril Lavigne- Sk8er Boi

"Sevgili 8. sınıf öğrencilerim. Sizler, bu yıl çok zorlu olmasına rağmen morallerinizi bozmadınız ve hâlâ keyiflisiniz." Falan filan. Bu konuşmalar çok sıkıcı geliyordu. Ve çok gereksiz.

"Hepiniz, çok çalıştınız ve şimdi de ödüllendirilmeyi hak ediyorsunuz. İşte ödülünüz."

Sonra birkaç isim saymaya başladı.

"Deniz, Mete, Harun, Mert, Burak, Çiğdem, Rüya, Hayat..."

Müdür birsürü isim saydı. Sahneye çıkmayan çok az kişi kalmıştık. Özlem de benimleydi.

"Bu kişiler sahneye gelsin lütfen."

Sonra sinsi bir gülüş yerleştirdi yüzüne. Sahneden indi ve konuşmasına devam etti.

"İşte ödülünüz!" diye bağırdı ve anında bir gürültü koptu. Herkes şaşkın gözlerle sahneye bakıyordu. Sahnenin üstüne demir parmaklıklar düşmüştü. Buradan bakınca hapishane gibi görünüyordu. Bağrışan öğrencileri zor susturan müdür konuşmaya devam etti.

"Kapayın çenenizi! Sizi küçük veletler. Demek bu yıl çok güzel geçti ha? Olamaz böyle bir şey, izin vermem."

Aptal aptal sırıtıyordu. Belli etmemeye çalışsam da korkuyordum. Herkes korkuyordu.

"Siz, dışarıda kalan 15 kişi, hayatınızın en zor oyununu oynayacaksınız benimle. Yıl boyunca sizleri izledim. Bunu biliyorsunuz zaten. Emin olun birbiriniz hakkında bilmediğiniz şeyleri biliyorum. Şimdi siz, hayatta kalmayı garantileyen kişilersiniz. Sahnede gördüğünüz kişiler ise, garantileyemeyen kişiler. Garantilerini siz vereceksiniz. Ama önce, düzgünce sıraya girin bakalım."

Korktuğumuz için dediklerini yaptık. Psikopat müdürümüz ya bize şaka yapıyordu, ya da biz kendimizi kandırıyorduk.

"Güzel, bundan sonra bu okulda kimlerle birlikte kalacağınızı seçin. Başla bir numara. En yakın arkadaşın Arzu mu, yoksa sevgilin Kerem mi? Seç!"

Bir numara dediği kız benim sürekli kavga ettiğim, Doğa' ydı. Kız ağlıyor, ne yapacağını bilemiyordu.

"Bir numara, süren azalıyor. On... dokuz... seki-"

"Kerem. Kerem' i seçiyorum."

Müdür Doğa' ya yaklaştı. Eline bir silah verdi, kendi silahını da Doğa' ya uzattı.

"Vur Arzu' yu. Bir numara."

Kız biraz bekledi. Şaşıp kalmıştı. "Hayır!" diye bağırıp silahı müdüre doğrulttu ama geç kalmıştı. Müdür Doğa' dan önce davranıp silahı ateşlemişti. Doğa' ya döndüğümüzde alnından kanlar akıyor, titriyordu. O andan itibaren olanların gerçek olduğunu yeni fark etmiştik.

Ben akıllılık edip en sona geçmiştim. O zamana kadar belki bir kaçış bulabileceğimi düşünüyordum.

"Arzu ve Kerem, arka tarafa geçin. Burada kalan son 14 kişi de kararlarını verince yaşamayı başaranlar, okulun yurduna gidecek. Sonraki adımı daha sonra açıklayacağım. Ama hiç bir yere gitmeyeceksiniz."

Birkaç kişi daha ilerledi. Yanımdaki 13 kişi ilk kız gibi bir hata yapmadılar. Yani en azından müdüre göre. Kendilerini kurtardılar.

"14 numara, sıra sende! Burak ve Mete, öne yaklaşın."

14 numara Özlem' di. Ondan sonra bendeydi ama ben hâlâ kurtuluş yolu bulamamıştım.

"14 numara, Burak' ı seviyor. Ancak bilmiyor ki onu seven başka birisinin olduğunu. Ölmeden önce söylemek istediğin bir şey var mı Mete?"

"Ben, Özlem seni çok sevdim. Sude yalandı. Sen anlama diye söylediğim bir yalan. Yalan söylemeseydim belki de şu anda Burak' ı sevmezdin. Özür dilerim."

Ben olanlar karşısında şok geçirirken Özlem' i şu anda düşünemiyordum bile.

"Zaman daralıyor Özlem, seç birini!"

Özlem silahı aldı, hiçbir şey söylemeden, ağlayarak Mete' ye doğrulttu.

"Özlem on... dokuz..." Müdür de Özlem' e tutuyordu silahı. Sürenin sonunda ne olacağını biliyordum. Özlem acele etmezse, dökülen kırmızı kan, Özlem' inki olacaktı.

"Özlem vur beni yoksa sen öleceksin!"

Mete' nin bu sözü Özlem' in elindeki silahı bırakma sebebi olmuştu. Silahı bırakıp yere oturdu. Mete "Özlem" diye bağırıyordu.

"İki... ve bir!"

Silah sesi kulağımı doldurmuştu. Özlem' in yerde yatan kanlı bedeni, ah, Tanrım. Özlem bunu haketmiyordu.

"15 numara! Sıra sende! Mert ve Burak. Aaa, şansa bak, Burak ikinci kez ölümle dans ediyor."

Müdür elindeki silahı bana verdi ve kendi silahını bana doğrulttu. Saymaya başladı.

"15 numara, son on... dokuz... sekiz..."

Müdürün o iğrenç sesi kulağımda yankılanırken gözlerimden süzülen yaşları fark ettim. Gözlerimi Mert ile Burak' a çevirdim. Daha sonra yerde yatan kanlı ve cansız bedenlere. Daha sonra da, elimdeki silaha.

"Dört... üç..."

Müdür sayarken silahı kedime doğrulttum ve karnıma ateş ettim. Belki yaşama ihtimalime karşı.

Hissettiğim acıyla birlikte bir ses duydum. Müdürün sesi, duyduğum son sesin onun sesi olması, işte bu berbattı. Ama kafamda duyduğum başka bir ses daha vardı. Çiçekçi teyzenin sesi.

"Ölmeden önce de seni çok seviyorum dedi ve elindeki gülü saçıma taktı. Hani insanlar elindekinin değerini kaybedince anlarlar ya. Benim için de aynı şey oldu. Saçıma taktığı gülü hiç bir zaman yanımdan ayırmıyorum. Böylece onu hep yanımda hissediyorum."

Umarım masamın üstündeki gülü bulursun Mert ve onu asla yanından ayırmazsın. Böylece ben olmazsam bile, beni hep yanında hissedersin.

☆★☆★☆★☆

Kesmeli biçmeli bir şey yazmasaydım ölürdümm. :-D:-D:-D

Kısa oldu ama bir şey yapmicam artık. Eğlence amaçlı yazdım. Sadece kafamın içinde konuşacaklarına bari wattpad de konuşsunlar istedim. Yani yazınca mutlu oldum, kimseye beğendirmeye çalışmak gibi bir amacım olmadı. Ben onları seviyorum. Umarım siz de sevmişsinizdir.

Görüşürüzzzz...

:'*

KAN ADIMIN YARISI(tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin