4. Bölüm≈

21 8 34
                                    


Kitabın varlığını bile unutan birkaç okuyucuma selamlar. 🐾

***

Beyni 'kalk ve kaç' diye çırpınsa da, kaçamayacağını biliyordu. Sahi, nereye kadar kaçabilirdi?

Hiçbir zaman cevabını alamayacağı sorusu zihninde dolanırken kollarından öyle bir kuvvetle çekildi ki, canının acısından ağzından koca bir çığlık firar etti.

Üzerlerine özel kıyafetler geçirmiş ve neredeyse kendisinin üç katı kadar heybetli olan muhafızlara ilk yakalanışıydı bu. Muhtemelen de son olacaktı. Belki babasının kaderini yaşardı, belki de ıslak zindanlarda çürümeye mahkum bırakılırdı ancak adı kadar emindi ki, artık bitmişti. Bu daha öncekiler gibi basit bir cezayla da bitmeyecekti.

Öz amcası ona acımazdı. O kimseye acımamıştı ki.

Histerik bir duyguyla, kendisini sürükleyerek geldiği noktaya götürüren görevlilerden kurtulmak için debelendi ancak çabaları o kadar boş ve yersizdi ki, boğazından bir hıçkırık yükseldi.

Ayağı yer üstündeki zemine son kez bastığında sürüklenerek demir kapıdan içeri çekildi. Babasını da aynı canilikle sürükleyip gözünün önünden götürdükleri gün gözlerinde canlandığında boynundaki damar sinirden titrerken, dudakları düz bir çizgi halini aldı.

Küflü ve karanlık tünellerde sürüklenirken artık canının acısını hissetmiyordu. Hissettiği tek şey vücudundaki intikam aleviydi. Ölemezdi.

Başka bir tünele daha çekildiğinde daha önce hiç gitmediği bir yere gittiklerini fark etti. Karanlık ve boş tünellerdeki tek ses elektrik kablolarının cızırtıları ve kollarından tutan dev muhafızların ayakkabılarının zeminde bıraktığı tok gürültüyken rutubet kokulu koridorlarda hızla ilerlemeye devam ettiler.

Birkaç kat çıktılar, birkaç tünel ve geçitten geçtiler. Başı dönüyordu. Gittikçe artan küf ve leş kokusu midesini bir hayli bulandırmıştı.

Muhafızlar Komet'i kollarından sertçe çekiştirerek karanlık tünelin sonundaki merdivenleri çıkardılar. Karanlık koridorda ilerlerken kırmızı ışıklı sensörlü lambalar ara ara yanıyor, ardından kapanarak tünelleri zifiri karanlığa terkediyordu. Koridorun sonuna geldiklerinde muhafızlardan biri kolundan çıktı ve devasa demir kapıyı o güçlü vücuduyla bile zorlanarak açtı. Ses boş koridorda yankı yaptığında Komet kafasını kaldırıp tavana baktı fakat gördüğü tek şey karanlık olmuştu. Çok... Karanlık.

Sol kolunu hâlâ sıkıca tutan muhafiz Komet'i içeri çektiğinde zavallı prenses bu ani hareketle yere yığıldı. Onu basit bir eşya gibi çekiştiren muhafız durmadı ve kız yerde dizlerinin üzerinde sürüklenirken ona dönüp ne halde olduğuna bakmaya bile tenezzül etmedi.

Komet hem bacaklarının acısına, hem de kolunun omzundan çıkacakmış gibi ağrımasına dayanamayarak çığlık atmaya başladığında kolunu tutan muhafız onu bıraktı. Komet şimdi tam anlamıyla yere kapaklanmıştı.

Zavallı prenses doğrulmak için küçük bir hamle yapacağı sırada muhafızın omzuna attığı tekme ile soğuk ve demir zemine tekrardan yapışmıştı. Gözlerinden yaşlar ardı ardına süzüldü, kendisinde, yeniden kalkmaya çalışmak için güç bulamadı. Kolları kullanılacak gibi değildi; kangren olduğuna yemin edebilirdi.

Ağır adımlarla yürüyen ayakkabı sesleri karanlık odada yankı yaptığında zavallı Komet, kirli zeminde içler acısı bir halde yatarak ağlıyordu. Komet'in kulağına dolan, kendi nefes alış verişlerinden sonraki tek ses bu sakin adımlardı. Ağır adımlar ilerledi, ilerledi ve tam önünde durdu.

Saklı Evren: ToeranaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin