O

958 94 12
                                    


Transa geçmiş gibi kapıdan çıktım, abimi görünce yeni yeni kendime geldim. Abim gelip sırtımdan çantamı aldı. Sungjoo babam abimi dövecekmiş gibi bakıyordu. Dışarı çıktığımızda tanrıya şükürlerimi sunup abimin arabasına bindim. Ön koltukta otururken aklıma üç dakika önceki olay geldi çok yakındık. Yüzü o kadar yakındı ki ~tanrım yüzü çok pürüssüzdü.~ Onun yüzüne bir şey olmaması için kendimi feda edebilirdim. Sanırım onunla ilgili duygularım hoşlanmaktan ileri gidiyordu.

"Seungmin seungminnieKolumu dürten elle abime döndüm.

yi misin?" Kafamı salladım.

"Ben de arkadaki şahıstan bahsediyordum biz ona woo diyoruz. Gerçek adını pek sevmez. Woo seungmin'i zaten tanıyorsun."

Kafamı yavaşça arkaya döndürdüm . Tabiki de simsiyah bir kapşonlunun içinde bembeyaz tene sahip bir yüz beklemiyordum. Vampire benziyordu. Elini uzattı. Niye beynimde bu ses yankılanıyordu《sakın kimsenin sana dokunmasına izin verme 》 Memnun oldum. Görüntüsüne göre bayağı bir güler yüzlüydü. Yakışıklıydı da, elini sıktım. Ben de memnun oldum. O ses yine düşüncelerime karışıyordu. 《Arkadaşlarına dikkat et 》 Bu dört günün bu şekilde geçmesi an meselesiydi. Büyük bir evin önünde durduk. İki katlıydı. Salon büyüktü, içeride dört kişi vardı. Woo,

"Lucas'ın işi çıktı. Akşam evde olmayabilirmiş.Dediğinde herkes bize baktı. Woo kolunu omzuma koydu. 《 Sana dokunmasına izin verme 》 Yine bu ses yankılanıyordu beynimin içinde

"Seungmin'e merhaba desenize." Teker teker merhaba dediler.
.
.

Geldiğimizden beri bir saat falan geçmişti. Ben odada boş boş oturuyordum. Daha sonra odaya Johnny girdi.

"Düşünceli gibisin bir sorun mu var. " Kafamı hayır anlamında salladım.

"Sana iyi gelecek bir şey biliyorum."  Elini yanağıma koydu. 《Sana dokunmasına izin verme 》Kot ceketinin cebinden torbamsı bir poşet çıkarıp bana uzattı.

"Şeker sever misin? Kötü zamanlar için iyi gelir. Bir kereden zarar gelmez , değil mi ? "

《verdiği şeyleri yeme》

Elini bir süre yanağımda ve boynumda gezdirdi. Eşcinsel olsam bile herkese yavşayan birisi değildim, çekingen ve azıcık da tamam belki biraz da korkaktım. Kapıya doğru ilerledi.

"Emin ol iyi gelecek." Korkmuyor değildim ama...

Cazip gelmiyor değildi. Bir kereden zarar gelmez değil mi ?
.
.
.
Bunu 2 saattir düşünüyordum. Poşeti elime alıp çtım. Hapa benzer şeyler vardı. Çok bilmeyerek ağzıma doğru götürdüm. Ne kadar korksam da ağzıma attım. Başıma bir ağrı girdi. Sanki ufak bir çınlama ve sonra tüm sesler kesildi. Damarlarım çekiliyor gibiydi. Acaba Hyung'u mu dinlemeliydim abimin arkadaşı olsa bile o benden tam dört yaş büyük biriydi. Onu tanımıyordum, iyi bir şey vermediğini de biliyordum. Dönünce babam çok kızacaktı ama zaten bir daha almam. Anlamazlar bile.

Hiç de düşündüğüm gibi olmadı.

Sabah oldu..

Ben otururken Johnny geldi ve,

"N'aptın?" diyerek kaş-göz hareketiyle poşeti işaret etti. İster istemez kelimeler ağzıma döküldü.

"Sende o şekerlerden daha var mı?"

"Vaay son gördüğümdeki Seungmin değilsin. Büyümüşsün. İyi geldi sanırım?"

"Var mı yok mu ?"

--" Tamam minik bebek~  sakin ol , var ama ... O konuşurken beynim yavaşça zonklamaya başladı, Ayrıca Amerika'dan gelmiş olabilir ama ingilizce kelimelerle minik bebek demesi de ne ya nereden senin bebeğin oluyorum ben?

"Daha bir kere aldın ama kriz mi geçiriyorsun." Kriz mi? Benim garipleşmemle bana bir tane daha verdi ve

"Sana bunları verdiğimi abine söyleme." dedi. Abim içeri girdi.

"Kaç saattir çıkmadın odadan bir sorun yok değil mi ?"

"Y-yok . Ne gibi bir sorun olabilir ki zaten kafa dinlemek için geldim."

"Senin için bir sorun yoksa..." Abim odadan çıktığında hızla ağzıma attım, beynim yine bir garip olmuştu. Daralıyor gibi hissetmeye başladım. Her şey tekrar sona erdi. Johnny bana her gün iki tane getireceğini söyledi. Hayır diyemedim. Gitmemden önceki gündü. O gün getirmemişti. Benim gözlerim falan kızarmıştı. Altı saat kadar bir zaman sonra getirdiğinde neredeyse çıldırma aşamasındaydım.

I'M ALİVE † Hyunmin Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum