👉58. Teslim ol

Depuis le début
                                    

"Aslında iki sebebi var," derken tane tane meraklı gözleri elimdeki saçları ve gözlerim arasında gidip geliyordu devam etmemi beklercesine. "Birincisi çok basit. Yeni güne sadece yarım saat kala. Güne benimle başlamanı istedim."

Saçlarını elimin arasından yavaşça kaydırdım. Elimin tersi yanağına değdiğinde gözlerini yumdu. Aşağı doğru kaydırdığımda ise titrek bir nefes aldı. "İkincisi," dediğimde gözlerini açıp göz ucuyla elime baktı.

Kalbinin hızla attığını neredeyse duyabiliyorum. Ufak bir dokunuşumla bile onu bu kadar etkileyebilmek hoşuma gidiyordu. Oysa benim aklımdakiler...

Yutkundu. Bir kez daha yanağını okşadıktan sonra elimi çektim. Sorduğu soruya verdiğim cevabi iyice duymasını istiyorum. Aklını çok fazla çelmemeli değil mi? Dikkatini dağıtmamalı. Buna daha çok zamanım olacak nasılsa.

"Bilimsel bir araştırmaya göre insanlar yatmadan önce okudukları bir şeyi aklında daha iyi tutabilirmiş ya. Beni aklında daha iyi tutabil diye... Şu bahsettiğim ikinci aşama." Parmağımla şakağına dokundum. "Buraya yerleşmek..."

Gözleri gözlerimi bulduğunda oradaki sıcaklığı görmek içimi ısıttı adeta. Sonra başını hafifçe eğip bana haylaz haylaz baktığında şaşırmadığımı söyleyemem. "Komik olan ne biliyor musun bay kibirli?"

Tek kaşımı kaldırdım. Komik olan bir şey mi vardı ki? Ayrıca o muzip gülümseme de nereden çıktı böyle birden bire? "O söylediğini senden çok daha önce basarmış olmam. Mükemmel çocuk."

Gözlerinde yaramaz bir parıltıyla bakarken bana eli saçıma doğru uzanınca havada yakaladım. Elimi bileğinden yukarı doğru kaydırıp parmaklarımı onunkilerin arasına sokarak ellerimizi kenetledim. "Öyle mi Rapunzel?"

Ona doğru eğildiğimde koltuğun köşesine doğru gömüldü. "Senin duyguların birbirine karışmış. Bu sözleri söylerken hiç öyle demiyordun?" derken gözlerinin içine baktım uzunca.

Hep sinirliyken çok tatlı olduğunu düşünmüştüm ama böyle içten ve alaycı bakarken daha güzeldi. Karamel gözleri sıcacıkken çok daha güzeldi.

Hele de bana baktığında.

Şu an zamanı durdursam ve sadece baksa böyle. Sonsuza kadar bana baksa...

Bu söylediğimi hatırlarken alt dudağını ısırdığında gözlerim oraya kaydı. Ama bunu yapmamalıydı. Bunu kesinlikle yapmamalıydı.

"Bir dakika ya, kulaklık mı senin duyguların, olur mu öyle şey? Nasıl karışsın?" O ukala sırıtışı silerdim ben o dudaklardan. Çok güzel silerdim de...

Biraz daha ona yaklaştım. "Komik mi bu?" Yüzümü yüzüne yaklaştırdığımda kafasını koltuğun başına yasladı. "Hoşuna mı gitti?" derken kulağına eğilip nefes alışları hızlanmıştı. Bir eli hala sıkıca elimdeydi.

Azıcık daha eğildim ve dudaklarım hafifçe tam kulağı ile yanağı arasında bir yere değdi. Ufacık bir temas sadece. Ürperdi, keskin bir nefes alıp içinde tutarken yavaşça kendi tuttuğum nefesi bıraktım. Sonra uzaklaştım ama elini bırakmadım.

"Tamam, sevdiğin üç şeyden bahset bana." Aniden değişen konuyla hafifçe kaşlarını çattı. Biraz doğrulup düşündükten sonra, "Üçü bir arada mı?" diye sorunca ben düşündüm. "Olabilir."

"Hm. O zaman kahve, kitap, yağmur," dedi kararlılıkla sanki daha önceden bunu düşünmüş gibi. "Kahve, kitap, yağmur," diye tekrarladım. "Yağmur... Yağmuru seviyor musun? Çoğu insan sevmez..." "Sen sevmiyor musun?" "Bilmem, hiç düşünmedim daha önce."

Arıza tespitOù les histoires vivent. Découvrez maintenant