"Ah buyrunuz efendim, sizi hiç görmediğimiz için tanıyamadık." Dedi ve özürlerini dile getirerek kapıyı açtılar. Hiç bilmediğim bir yerde, hiç bilmediğim insanların arasındaydım. Yanımdaki adamın suratında gezdirdim gözlerimi, beni iyileştiren adama. Sahi, gitgide beni iyileştiriyordu acaba o da bunun farkında mıydı? Gözleri bana çevrildiğinde gülümsedi, bu gülüş ne sahte ne de öylesine bir gülüştü fakat uzun sürmemişti. Bakışlarımı ondan çekerek etrafımda gezdirdim, başta bizi oldukça geniş bir yer karşıladı yerlerdeki işlemeler dikkatimi çekmişti. Tam ortada siyah eski bir süs havuzu, karşımızdaysa 2 tane büyükçene mavi renkte kapılar bulunuyordu. Ayriyeten sağ tarafta da iki tane kapı vardı. Kapı yanları uzunca yeşil bitkilerle çevrelenmişti. Sol tarafta yukarıya uzanan kısa bir merdiven vardı ve tam önünde dört tane pencere, sonra yine arka tarafta odalar için kapılar bulunuyordu.

"Merhaba hoşgeldiniz." Dedi bir kadın gülümseyerek.

"Hoşbulduk." Dedi Mirza.

"Haftaya düğün olacakmış bizde merak edip eşimle geldik." Dediğinde kadın gülümsedi ama bizi tanımadığı her halinden belliydi.

"Hoşgeldiniz, siz şuraya doğru geçin bizimkiler de orada zaten." Kadının dediği yere doğru Mirza'yla yürürken kafamı çevirip arkama baktım. Tam da tahmin ettiğim gibi korumaların yanına gidiyordu, kim olduğumuzu soracaktı sanırım.

İçeri geçtiğimizde üç tane kahverengi koltuk karşılamıştı bizi. Düzenle dizayn edilen koltuklar ve çerçevede ki resimler bana eski türk dizilerini hatırlattı, ortada koltuklara uygun büyükçene sehpa ve tavanda antika bir avize vardı. Sohbet eden üç yaşlı adam ve karşılarında da iki tane babam yaşında adam oturuyordu. Bizi gördüklerinde işlerini güçlerini bıraktılar.

"Merhaba Kenan amca." Dedi Mirza, yaşlı olan adamın elini sıkarken.

"Merhaba oğlum kusura bakma çıkaramadım yaşlılık." Dedi ve samimiyetten uzak bir şekilde gülümsedi.

"Ben Adnan'ın oğlu Asrın." Dedi ve bana dönüp gülümseyerek baktı. "Bu da eşim Leyla."

"Memnun oldum." Dedim bende hepsine gülümseyerek göz gezdirirken.

"Buyurun oturun." Dedi adam boş koltuğu işaret ederken. Mirza başını salladıktan sonra beraber boş koltuğa oturduk bende etrafı iyice süzmeye başladım. Yaşlı adam ayağa kalkarak kapının önünde durup seslendi.

"Rana kızım bize birer kahve yap."

Adam bize gülümseyerek tekrar yerine oturdu. "Rana kızımı pek severim, küçüklüğünden beri bir dediğimi iki etmez. Kesinlikle aslanıma uygun bir gelin."

Ya ne demezsin sen milletin kızını elinden al sonra kendine gelin yap. Gözlerimi devirmemek için zor tutuyordum kendimi, Mirza'ya baktığımda gözlerinde heyecan ve özlem kırıntıları olduğunu farkettim. Bana döndüğünde ona gülümsedim ve kulağına yaklaşıp fısıldadım. "Her şey güzel olacak."

"Bunlar oğullarım, Şehmuz ve Şahin." Dedi ikisini de bize tanıtarak.

"Memnun oldum." Dedi Mirza o sırada içeriye bir kadın girdi.

"Hoş geldiniz." Dedi neşeyle bize bakarken ve devam etti. "Sizin için boş olan odalardan birini hazırlattım, isterseniz geçin dinlenin yol yorgunusunuzdur."

"Sen karışma gelin bizim işimize, yorgunluk kahvelerini içsinler hele bir sohbet edelim." Dediğinde kadın başını salladı. Muhtemelen yan tarafta oturan adamlardan birinin eşiydi.

Bir kaç dakika sonra elinde altın tepsiyle bir kız girdi, uzun kahverengi dalgalı saçları ve iri kahverengi gözleri vardı. Utangaç bir şekilde içeriye bakındı. Sonraysa gülümseyerek sırayla kahveleri ikram etti. Sıra Mirza'ya geldiğinde kahveyi vermek için uzattı, Mirza dikkatle kızın hareketlerini izliyordu, kahveye uzanan parmaklarını gören kızın eli titredi ve kahve tepsiye döküldü.

"Dikkat etsene!" Diye kükredi adının Şahin olduğunu öğrendiğim adam. Mirza'nin çenesi kasılmıştı. Eline dokunarak onu bana bakması için zorladım. 'Sakin ol' dedim dudaklarımı kıpırdatarak. Dişlerini sıkarak ağır ağır başını salladı.

"Sorun yok." Dedi Mirza. Kız özür diledi. "Hemen yenisini yapacağım." Dedi.

"Canım hiç zahmet etme ben zaten pek kahve içmem. Sana yardım edeyim benimki de mm Asrın içsin." Dedim az kalsın Mirza diyecektim ki son anda düşünüyormuş gibi yaptım.

"Aynen zaten hamilesin sen bebeğe dokunur." Deyince bir öksürük tuttu beni.

"Helal canım helal." Dedi Mirza sırtımı sıvazlarken.

"Kaç aylık olmuştu bu arada?" Dedi kadın gülümseyerek.

"2." Dedi Mirza benim yerime cevaplayarak. "Evet." Dedim bende gülümseyerek ve ayağa kalkıp izin isteyerek Rana'nın peşinden odadan çıktım.

"Rana." Diye fısıldadım. Kız telaşlı bir şekilde bana bakıyordu.

"O." Dedi fısıldayarak. "Abim mi?"

"Evet sen nereden?" Diyordum ki elini açıp minik doğum lekesini gösterdi.

"Aynısı onda da vardı, oradan tanıdım."

"Anladım." Dedim başımı sallayarak, Mirza'nın böyle izi olduğundan haberim bile yoktu.

"Buraya gelmek tam bir delilik." Dedi kız bize üzgünce bakarken.

"Konuşabileceğimiz boş bir odaya geçebilir miyiz?"

"Şu an mutfakta durmamız gerekiyor belki birazdan." Dediğinde başımı salladım ve onun peşinden mutfağa girdim. Sarışın bir kız arkası dönük heyecanlı heyecanlı konuşuyordu.

"Gördün mü? Adnan amcanın oğluymuş ne kadar yakışıklı, içeri girdiğinde ortamın havası anında değişti resmen."

İçeri girdiğimde kaş göz yaparak kızı annesi sandığım insan susturdu. Boğazımı temizledikten sonra konuştum. "Yardım edebileceğim bir şey var mı?"

"Yok kızım merak etme, hamileymişsin zaten geç otur yorulma sen." Dedi tekli koltuğu işaret ederek. Başımı sallayarak teşekkür ettim. Sarışın kız da bana kıskançlıkla baktı, zehir gibi yemyeşil gözleri vardı. Neyse ki burada fazla kalmayacaktık, umarım nazar değmezdi.

"Ee daha daha nasılsın güzelim?" Dedi kızıl saçları örülü olan orta boylu kadın bana gülümseyerek. Muhtemelen Şahin'in eşi de hu olmalıydı çünkü daha demin esmer olan kadın fısır fısır Şehmuz'la konuşuyordu.

"Teşekkür ederim çok iyiyim ya siz?" Dedim bende ona sevecenlikle gülümseyerek.

"İyiyim bende."

"Aman, nasılsın iyiyim sen nasılsın bende iyiyim. Ne sıkıcı!" Dedi sarışın kız ve saçını savura savura mutfaktan çıktı.

"O saçını yolarım bak yemek yapılıyor burada!" Dedi esmer annesi olduğunu tahmin ettiğim kadın. "Bak hiç dinliyor mu! Yiyeceksin en sonunda babandan dayağı."

Kadın sinirli sinirli soludu. "Şu kız kadar olamadın be!" Dedi kendi kendine Rana'ya gıptayla bakarken. İçeriye uzun boylu esmer bir delikanlı girdi. Yoksa Rana'yı evlendirecekleri çocuk bu muydu? Oldukça yakışıklıymış. Rana'ya çevirdim gözlerimi, ışıldayan gözlerle o adama bakıyordu. Eyvah, sanırım bu evlilik pek de zorla gerçekleşmiyordu.

Medya Rana'nın evleneceği çocuk.

MEYUS(Ara Verildi)Where stories live. Discover now