Vay Gururum!

114 14 2
                                    

Media: Melina'nın bulaşık yıkarken saçmaladığı anlar..

Vay anasını! Eve bak..Magazin programlarında gösterilen Lana Del Rey'in evi de buna benziyordu.

Evet, tamam. Şu anda ilgilenmem gereken şeyin "Nerdeyim?" ve "Neden burdayım?" türünden şeyler olması gerektiğini biliyorum...Şömine?! Hem de elektrikli olanlarından! Aman tanrım..CeSi'nin son sayısında verilen reklamdakinin aynısı olma ihtimaline sahip olabilir mi ki?

Her neyse şu an içinde bulunduğum ev (pardon ev mi dedim) "saray" bir kenara, daha önemli bir sorunum vardı..Burası cidden neresi? Ünlü birinin evinde olma ihtimalini hiç göz önünde bulundurmuyorum bile ki aval aval tipik "Melina Bakışları"mla bulunduğum yeri süzerken içeri giren "Francisco Lachowski Çakması (ya da onun gibi bişey)" olan çocuk irkilmeme sebep oldu "Uyandın mı? Güzel" diyerek. evet dediği şeyden çok azılı bi sapık gibi fiziğine ve yüzüne odaklanmaya çalışırken sahip olamadımız ufak bir gülümsemeyle sessizliği bozan o oldu "Peki, bence artık evine gidebilirsin. Ne de olsa hala yaşıyosun." 

                                                  Dank!!!!

Evet, evime... -olmayan- evime...Tabi ben ona -hayalimde- "Lütfen 2 dakika çeneni durduramaz mısın? şu an önemli bir işin tam ortasındayım. Seni inceleyip gereksiz magazin programlarından birinden hatırlamaya çalışıyorum." demekle meşguldüm ki sonunda cevap vermek aklıma geldi.. "Evet..tabii"

Ah kahrolası!Neden böyle söylediysem..Gerçi ne diyebilirim ki?

-"Bak Bay Kim Olduğunu Çıkaramadığım Pek Muhterem Ünlü kişisi, benim bir evim yok, izin ver kendime yaşayacak bir yer bulasıya kadar burda beraber yaşayalım. Hı? Ne dersin?

Böyle söylersem muhtemelen beni kapı dışarı ederdi. Ya da belki camdan falan fırlatırdı.Şu an yapmam gereken bavulumu alıp ayrılmaktı, evet muhteşem nitelikteki gururumla beraber..Olmayan evime gitmek üzere "saray"dan ayrıldığımda yine sokak ortasında tek başıma kalakalmıştım. Sahi, sormayı da unuttum; ben neden ordaydım ki? Her neyse artık yaşayabileceğim doğru düzgün bir yer bulsam iyi olurdu. Elimde pembe bavulumla caddenin ortasından yürümeye devam ederken yorulduğmu düşünüp içinde çok fazla insan görünmeyen Cafelerden birinin içine girip garsonu beklemeye başladım. sonuçta can boğazdan gelir, sağlıklı düşünmem için boş midemi doldurup beynime oksijen göndermem gerek... 

Garson sonun bu masaya da bakmayı başarabilmişti ki siparişimi verip beklemeye başladım..

._________._________._________._________.________._________.____

Peki kabul ediyorum, neredeyse 3 kişilik yemek yemişim. Her neyse, artık düşünebilme umuduyla cafeden ayrılmak için garsona "Hesap!" diye seslendim, seslenmez olaydım. Elimi cebime attığımda sümük deposu selpak mendillerimden başka bir şey gelmiyordu. İyi de koca bir tomar para nereye gider ki? Şu sabahki "Çakma Francisco"nun işi olmasın bu? 

Saçma sapan şeyler uydurmaya çalışırken "Kusura bakmayın artık bir dahaki sefere. Ocakta yemeğim kaldı." deyip sıvışma planlarım suya düşerken kendim, mutfakta buldum. Tamam, saçma olan şuydu ki paramı çakma Francisco'ya kaptırıp bunun farkına varamamıştım ve şu an en az 3 kişilik yemek yediğim Cafenin mutfağında bulaşıklarla esir alınmıştım.

         "Saçma-Saçma-Saçma-Saçma-Çoook Saçma-Saçma-Saçma-Saçma-Saçma-Saçma"

3 gün boyunca 4'er saatliğine buraya çaılşmaya gelip borcumu ödemem gerektiğini ya da bilemiyorum, tam dinlemedim..onun gibi bir şey söylediler. Ah gururum! Düştüğüm rezilliğe gel...ama görür o çakma francisco gününü.. Tamam evet sonunun nereye varacağını bilmediğim işler yapmaya devam ediyordum. Tam ne düşündüğümü bilmeden bunun gibi şeyler düşünürken çoktan birkaç saat geçmişti bile...Yarım saat sonra çıkabilecektim.

Vee sonra günün başladığı yere; (çakma) Francisco'nun evine gidip paramı alacaktım...

Sonunda bugünlük işimi bitirip kaçmayacağıma dair söz vererek bavulumu teslim alabilmiştim. İşe bak! Bi de utanmadan bavuluma el koymuşlardı. Sanki ben dolandırıcıyım!?

Pembe bavulum ve ben geldiğimiz yolu takip ederek geri dönmeyi başarabilmiştik. Yön duygum fena olmadığından burayı bulurken zorlanmamıştık. Bütün sinirimi kollarıma boşalttıktan sonra olabildiğince sert bir biçimde kapıyı yumrukladım.

Karşılaştığım görüntüden memnun olmamışçacına bugünki garsonu bornozlu bir kadınla izlerken şaşkınlığımı üzerimden atmayı başararak sorabildim "Evin sahibi..." ben cümlemi bitirmeden "Benim, evet. Sen bugün cafe de sorun çıkaran kızsın, öyle değil mi? Beni mi takip ettin?" demesiyledurumu açıklığa kavuşturmaya çalıştım: "Yok, hayır. Açıkçası bugün çok da fazla bir sorun yaratmadım. Abartıyosunuz..Şu an burda olmam da farklı br durum, senin için gelmedim..Bu sabah bu evde başka biri vardı. Beni tamamiyle mağdur bırakıp gönderdi. Şimdi onu bulmam lazım" konuşmam bittiğinde derin bir nefes verdim.

"Haa! Erva Mağdurları'ndansın sen de..Bebek kaç aylık ha?" diye pislikçe sırıttıktan sonra sözlerine devam etti "Her zaman burda kalmıyor, muhtemelen şimdi Catharsis'tedir. Sana adresini veririm. Kalan işlemleri onunla halledersiniz." diye kısa bir cevap verdikten sonra adresi alıp evi aramaya başladım..

"Kaç aylık " mı? Haha ne komik! Bu züppelerin hepsi aynı..

Ama olayı kavrayamadım ki.. " Erva Mağdurlar ı" mı? O da nesi?? Yoksa cidden o tür kızlardan olduğumu mu düşündü? Yok, hayır, öğk! iğrenç.. Her neyse adı Erva mı neyse o çocuğu bulup paramı almam lazım.. Erva...Erva...Erva.. Hmm, isim güzel. Adreste bahsedilen yere gidiyorum şu an ama doğru yerde olduğuma kesinlikle emin değilim..

Bu tuhaf graffitilerle donanmış ayyaş, serseri dolu yer altı barlarını da içinde bulunduran dar sokaklardan geçerken onun gerçekten burada yaşamadığına kanaat getirip geri dönecekken şansımı denemem gerektiğini düşünüp "16" yazan kapıyı yavaşça tıklattım..

Tamam..Evet, tam da düşündüğüm gibi, o sarayımsı yerde kalan biri bu yıkık dökük harabede kalmazdı zaten..

"Yine mi sen? Bela makinesi olduğunu biliyordum.." ... "Komiksin."

O muydu? Evet kesinlikle o! Harika, buldum, başardım!!

"Selam, naber? Bela makinesi mi? Her neyse paramı ver de gideyim.." omuzlarını silkip "Boşversene..Para mı? Ne parası?" diye cevap verdiğinde...

Evet tamam anladım ya, bilmemezlikten geliyor bu çocuk şimdi.. "Şaka mısın acaba? Cebimdeki paraları sen almadıysan ben mi almıi olabilirm?" Bu sefer yüz ifadesinden gerçekten şaşkınlık akıyordu."Geçen gün şu 2 ayyaşa kaptırdığın paradan mı bahsediyorsun?" 

Ayyaş mı? Ne demeye çalıyordu bu şimdi..?

"Komik. Cidden hatırlamıyor musun? Seni kurtaran benim, bir de hırsız mı dedin bana? Huh! Şaka kimmiş acaba??" bunları söylerken gözlerinden fışkıran ateşin yüzüme çarptığını hissedebiliyordum.

Hala aptal gibi suratına bakarken gördüklerimin rüya olma ihtimalini düşündüm. Ama sadece bir rüya olsaydı o nerden bilebilirdi ki? Tamam onun gözünde yeterince..yeterince küçük düşmüştüm nasıl olsa. Sonuçta 'çakma' da olsa kurtarıcıma resmen "hırsız" sıfatını yapıştırmıştım. Bu yeterince utanç kaynağıydı bu yüzden kaybedecek bir şeyim de kalmamıştı..

Bu yüzden yüzsüzce ona az da olsa utanarak cevap verebilme şerefini gösterdim

"Evet, tabi hatırlıyorum. Ama buna sen sebep olduğuna göre bu evi benimle paylaşmak zorunda kaldın...Sonuçta buna sebep olan asıl kişi sensin..!"

Selaam :D Yeni bölümle karşınızdayım "Mükemmel" insanlar! :) Lütfen emeğe saygı açısından okuduktan sonra sağ üst köşede bulunan butancuğa tıklayıverin :) 

MÜKEMMELİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin