Bölüm 2: Uzun zaman sonra

142 8 0
                                    

~ 11 YIL SONRA ~

"Geliyorum annee!!" diye bağırıp merdivenlerden aşağı indim.

Annem ve babam aşağıda kolileri topluyor ve kamyona yerleştirilmesi için veriyorlardı. Kısacası biz taşınıyorduk.

"Sana söylemiştim Alexis, yarın bu evi boşaltıyoruz. Bir an önce odanı toplaman gerekiyor" bunu söyleyen babamdı.

Taşınmak istemiyordum. Bu evi çok seviyordum. Odamı çok seviyordum. Neden taşınıyorduk ki..?

Oflayarak:

"Baba, toplayacağım dediysem toplarım, sürekli uyarmanıza gerek yok" diye çıkıştım.

Ben 16 yaşındayım. Kendi kararlarımı kendimin verebileceği yaşı çoktan geçtim. Ve insanların sürekli bana karışıp ne yapacağımı söylemesi hoşuma gitmiyor.

Tam yukarı çıkmak için merdivenlere ilk adımımı atacaktım ki annemin sesini duydum:

"Alexis, çatı katından kitapların bulunduğu koliyi getirir misin?"

Neden getir götür işlerini hep ben yapıyorum ki...? Evet biliyorum çok yakınıyorum ama yakınak çok şey var.

"Tamam anne" dedim ve merdivenlere gerektiğinden sert basarak 3.kata (çatı katına) çıktım.

Ne demişti annem? Koli... Dur bi dakka? Neyin kolisini getirecektim ki ben? CD... Hayır o değil... Şimdi bu unutkanlık da nerden çıktı?

Evet, bu unutkanlık yüzünden çatı katında tur atmak ve aradığım kolinin ne olduğunu hatırlayarak bulmaya çalışmak zorunda kaldım. (Cümle asfadfs)

Koli... Koli... Koli.. Hah! Bi tane buldum işte. Kitapla dolu, kitap demişti sanki. Oyalanmadan kutuyu aldım (hiç oyalanmadım zaten :P) tam kapıdan çıkacakken takıldım ve bütün kitaplar yere düştü.

Bu iyi olmamıştı. Aceleyle gelip, ışığı açmadan iş yapmaya çalışırsam böyle olur.

Kitapları toplarken neye takıldığımı düşünüyordum. Kitapları koliye yerleştirdim ve başımı kaldırdığımda gördüğüm manzara beni çok mutlu etmemişti.

Bir bebek... Bebek mi? Bebek dışında her şeye benziyor ama!!! Hayatımda bu kadar çirkin bir bebek görmedim. Bu bebek... Ne miydi? Bu bebek benimdi! Başka kimin olacaktı? Tabii benim. Nasıl benimdi? Ben bu kadar çirkin bebek sevmem kii!

Bebeği elime alıp incelemeye başladım. Kırışık bir cilt, somurtkan bir surat, siyah düz saçlar ve mavi gözler...

Mavi gözler...

Bu bebeği hatırlıyorum. Lily... Bu, benim alınması için çok ısrar ettiğim bebeğimdi. Hiç bebeğim yoktu ve bu bebek benim için ilk ve sonuncuydu. Ama eski haline hatırladığım kadar olsa bile bakacak olursak, şu an ondan eser yoktu.

O lüle lüle saçlar gitmişti, o sevimli surat yerini çirkin ve mutsuz bir surata bırakmıştı. Gözler... Bir gözler değişmemişti.

Zaman her şeyi ne çabuk değiştiriyor... Ama bi dakka! Bu canlı değil, bu nasıl değişir ki...?

Bir yıl bile oynamadan atmıştım bebeği. Bundan sonra da hiç oynamazdım. Yanıma da almayacaktım. Zaten bu tipi gören oynamaktan vazgeçer :). Onu bi köşeye fırlattım. Koliyi alıp aşağıya indim.

"Anneee, getirdim." diye bağırarak koliyi yere bıraktım.

"Tamam tatlım, teşekkür ederim, şuraya bırakabilirsin." gösterdiği yere koliyi bıraktım.

Ev o kadar karışıktı ki... Koliler... Annem, babam... Dağınık odalar... Taşımaya yardım eden ve evin içinde dolaşıp duran adamlar...

O sırada karşı duvarın önünde bir şey gördüm. Onu gördüm. O bebeği gördüm. İyi de onu yukarıda bıraktığımı sanıyordum. Tam yanına gidip alacakken taşımak için yardımcı olan Sam önümden geçti. Geçmesiyle bebeğin yok olması bir oldu.

Nasıl olur? Yoksa ben rüya mı görüyorum? Ama bebeği gördüğüme yemin edebilirim.

Oraya tekrar baktım. Sadece duvar...

Çok yorgun olmalıyım, yatağıma yattım ve hemen uyudum.

B.E.B.E.KWhere stories live. Discover now