Anıl kızlara suçu üstleneceğini ve hiçbir şeye karışmamalarını söylemişti. Müge'yse az önce bana olayların gerçek sorumlusunun onlar olduğunu söylememi söylemişti.

Yine her zamanki gibi arada kalmıştım...

"Oturun." Muhsin hoca masasının tam karşısına hizalanmış iki sandalyeyi gösterdiğinde yutkunup sandalyelerden birine oturdum. Sanki mahkemedeydik...

Anıl da yanımdaki sandalyeye oturduğunda hafifçe bana doğru yaklaşıp fısıldadı.

"Sakın ağzından bir şey kaçırma." Harika! Cidden şu an ne yapmam gerektiği hakkında hiçbir fikrim yoktu.

"Şimdi her şeyi bir kez daha anlatmanızı istiyorum. Söylediğiniz her şey rapor edilecek." Önündeki kayıt cihazına vurduğunda gözlerimi devirmeden edemedim. Bu kadar büyütmesine ne gerek vardı? O kağıtları birkaç kişi dışında kimse görmemişti bile. Gerçi gören birkaç kişi fotoğrafını çekip tüm okula yaymıştı ama olsundu...

"O mesajları Alya'ya ben attım."

"Oğlun okusun diye okula para saç, sonra gitsin kızlara askıntılık etsin." Anıl'ın babasının sesiyle bakışlarımı ona çevirdiğimde karşılaştığım yüz ifadesi beni bile korkutmuştu. Gözlerimi anında kaçırırken Anıl'ın babasından neden bu kadar korktuğunu anlamıştım. Adam gözleriyle dövüyordu resmen.

Anıl babasının söylediklerine aldırmadan konuşmaya devam ettiğinde bakışlarımı ona çevirmiştim.

"Önceki olayı biliyorsunuz zaten, gerçi sen bilmiyorsun baba. Bir şerefsizlik edip konuşmamızın bir kısmını yine okula yaymıştım. Ama normal anlaşılacak bir kısım değildi." Adam oturduğu yerde bariz bir şekilde kızarırken Anıl konuşmaya devam etti. Konuşurken kendini ne kadar sıktığını çenesindeki kaslardan anlayabiliyordum.

"Yaptığım büyük eşeklikti ve Alya'nın bunu affetmeyeceğini biliyordum ama vicdanım bir türlü rahat etmiyordu. Ben de şartları eşitlemek için böyle bir şey yaptım."

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?!" Babası oturduğu koltuktan fırlayarak önümüze geldiğinde farkında olmadan Anıl'ın eline yapışmıştım. Sanki ben tutmazsam ayağa kalkıp babasına diklenecekti.

Anıl elini hızla çekip ayağı kalktığında endişelerimde ne kadar haklı olduğumu görmüştüm. Ayağı kalkıp babasına diklenmişti...

"Gerçekleri söylüyorum ama sen genelde bana inanmazsın zaten."

"Beni delirtecek misin sen?" Anıl arkasını dönüp bana kısa bir bakış attığında babası koca eliyle yüzünü kavrayıp onu kendine bakmaya zorlamıştı.

"Sen Anıl Tekiner'sin. Basit liseli kızlarla vakit harcayamazsın! Kendine gel." Basit liseli kızlar? Sinirli olmasını anlayabilirdim ama beni tanımadan hakkımda böyle bir yargıya varması...

"Ömer Bey lütfen sakin olun!" Muhsin Hoca'nın da sesi yükseldiğinde ortamın iyice kızıştığını anlamıştım. Bu gergin ortamda yapabildiğim tek şey oturduğum yerden bir mucize beklemekti.

"Sen..." Boynundaki damar iyice belirginleşirken derin bir nefes alıp tane tane konuştu.

"Alya'ya basit mi dedin?" 

"O sesini kıs, yoksa..."

"Yoksa ne? Beni burada yeterince aşağılamadın mı zaten? Başkalarını da aşağılamana gerek yok. Ondan özür dileyeceksin."

"Sen benimle ne biçim konuşuyorsun?"

"Özür dilemeni söylüyorum sadece." Babasının Anıl'a kalkan eliyle eş zamanlı olarak elimi ağzıma götürdüğümde attığı tokadın sesi tüm odayı sessizliğe boğmuştu. Hiçbirimiz tepki veremiyorduk.

Olayın şokunu atlatır atlatmaz hızla gözlerim dolduğunda sandalyeden fırlayıp yarı bağırarak yarı ağlayarak konuştum.

Kesinlikle rezildim.

"O yapmadı." Anıl başını hızla bana çevirdiğinde gördüğüm görüntü beni iyice yıkmıştı.

Bir tarafı kızarmış yanağı ve dolmuş gözleri şu an görmek istediğim en son şeydi ama gözlerimi alamıyordum ve yüzüne baktıkça daha fazla ağlayasım geliyordu.

Başını iki yana sallayıp beni susturmak için bir hamle yaptığında onu ittirip konuşmaya devam ettim.

"Ben Anıl'dan intikam alacağımı söylemiştim. O kağıtları panoya ben astım ama siz dün o kadar sinirliydiniz ki söylemeye korktum." Elimle yanaklarımdaki ıslaklığı silerken konuşmaya devam ettim.

"Anıl'ın hiçbir suçu yoktu."

"Sen ne saçmalıyorsun? Yalan söylüyor."  Anıl'ın itirazıyla Muhsin Hoca eliyle yüzünü sıvazlarken önündeki ses kayıt cihazını kapatıp çöpe attı.

"İkiniz de cezalı değilsiniz." Alt dudağımı dişlerim arasına alıp iyice ezerken neden cezalı olmadığımızı adım gibi biliyordum. Anıl'ın babasının attığı tokattan sonra Muhsin Hoca'da üzülmüştü ve pişmandı. Anıl'ın yaptığı türlü haylazlıklarla Muhsin Hoca'yı bezdirdiğini biliyordum, babasını çağırma nedeni zaten buydu. Ama böyle bir görüntüyle karşılaşmayı beklemiyordu, kimse beklemiyordu.

"Şimdi çıkın odamdan, Ömer Bey'le baş başa konuşmamız gereken konular var." İkimiz de ikinci bir ikazı beklemeden odanın çıkışına doğru ilerlerken Anıl benden önce davranmıştı. Odadan çıktığımızda beni beklemeden bahçeye doğru ilerlediğinde onu takip ettim, onu bu halde yalnız bırakamazdım.

"Beklesene!" O adımlarını hızlandırdığında ben de koşmaya başlamıştım. Koştuğum halde ona yetişemiyordum, kısa boylu olmaktan nefret ediyordum...

"Yalnız kalmak istiyorum, git." Yine bu bahçede aynı durumdaydık, son günlerde neden onu bu kadar kovaladığımı bilmiyordum ama içimde bir yer bundan rahatsızdı.

"Hiç konuşmam, varlığımı hissetmezsin bile." Adımlarını durdurduğunda ben de koşmayı bırakıp yavaşlamıştım. Arkasını henüz dönmemişti ama eğer dönerse göreceğim şeyi kaldıramayabilirdim. Neşeli insanların hüznü daha ağır olurdu, onun sürekli gülümseyen yüzüne alışmıştım ben. O gözlere hüzün hiç yakışmıyordu.

"Sadece... Utanıyorum tamam mı? Yüzüne bakamıyorum. Bir süre senden uzak durmam gerek, ben bunu unutana kadar benimle konuşma Alya." Göz yaşlarım pusuda beklermiş gibi özgürlüğünü ilan ettiğinde bir saniye daha düşünmeden hızla koşup ona arkasından sarıldım. Bu hali içimi paramparça ediyordu ama asıl yaralanan oydu. Kendimi onun yerine koyamazdım bile, böyle bir şeyi hayal etmek bile gururumu kırardı. Anıl'ın gururu kırılmıştı.

Bir süre bahçenin ortasında öylece durduktan sonra kollarımı gevşetip ondan uzaklaştım. O ise kıpırdamadan olduğu yerde duruyordu.

Hafifçe öksürüp sırtını dikleştirdikten sonra arkasını dönmeden konuştu.

"Teşekkür ederim." Cevap vermemi beklemeden hızlı adımlarını okulun çıkışına yönlendirdiğinde bu sahnenin dünküne çok benzediğini düşündüm ama bir farklılık vardı.

Farklı olan hislerimdi.


***

Ağlayanlar burada mı?

Anıl'ın babasına çok kızmayın, kötü bir adam değil. Babaların erkek çocuklarıyla ilişkisi biraz daha farklı olur. Yine de başkalarının yanında bunu yapmamalıydı ama bazı insanlar öfke kontrolünde sıkıntı yaşayabilir.

Şimdi biraz da Alya kovalasın diyor ve hepinize iyi günler diliyorum dsşflkdlşkşdg

PAMUK PRENS | TextingWhere stories live. Discover now