👉52. Sen kimsin❓

Start from the beginning
                                    

"Giriyor muyuz?" "Nesine?" "Dün kitaplığına bir şey bıraktım, hiç dile getirmediğin için görmediğini var sayıyorum." Kaşlarım çatıldı. Kitaplığıma bir şey mi bırakmıştı. "Ne?" "Ne olduğunu gidince görürsün. Eğer ben kazanırsam bıraktığım şeyi inat etmeden kabul edeceksin. Geri vermeye kalkmayacaksın."

Ne bıraktığını bilmeden bunu nasıl kabul edebilirim ki. "Pahalı bir şey mi?" diye sordum ben de. Göz devirdi. "Hayır." Şüpheyle biraz daha düşündüm. Aynı zamanda aklıma isteyeceğim bir şey geldi ve bu beni kabul etmem konusunda ikna etmeye yetebilirdi.

Yanağımı ısırıp, "Daha önce yaptın mı bunu?" diye sorarken eimle etrafı işaret ettim. "Hayır." Bir şey bırakmıştı ve onu kabul etmemi istiyordu. Pahalı bir şey değildi. Galiba bununla yaşayabilirim. "Tamam," dediğimde memnun bir nefes verdi.

"Ben kazanırsam," diye başladım. Aklıma gelen şeyle hevesle sırıttım. "Dönüşte arabayı ben kullanacağım."

Tek kaşını kaldırdığında bakışlarında ufak bir 'yok daha neler' vardı. Martin'e düşkündü biliyorum. Şirince gülümsedim ve bir cevap vermesini bekledim sadece. Bakalım rekabete sen ne kadar dayanabileceksin bay mükemmel.

"Arabayı süreceksin?" dedi netleştirmeye çalışır gibi. "Şu kurcaladığın arabayı?" Göz devirdim. "Karıştırıp bırakmışım gibi davranma, tamirciyim ben, ne yaptığımı biliyorum."

Beni tartarcasına bakıyordu. Bir an hayır diyecek sandım, o derece tereddütlü bakıyordu. "İyi peki, nasılsa kazanamayacaksın." Kaşlarımı kaldırdım. O kadar emin olma bay kibirli, çünkü ben çok fena motive oldum.

Geliyorum Martin, bekle beni.

"Göreceğiz onu..."

*

"Nasıl ya? Hile mi yaptın sen?" Gülerek, "Yenilgiyi kabul et artık, sana kazanamayacaksın demiştim," derken zaferinin tadını çıkardığı her halinden belliydi. Ama ben Martin uğruna bütün gücümle yarışmıştım nasıl olurda Zeyd'e yenilirim.

Hem de sadece 5 puanla.

Kahretsin.

Ramak kalmıştı onu alt etmeme.

Şimdi hem yenilmiştim, hem de arabayı sürme şansını kaçırmıştım. Üstüne üstük her ne bıraktıysa kabul etmek zorundaydım.

Yine de çok eğlenmiştim. Silah kullanmak düşündüğümden zormuş, hele de silahın geri tepişini göz önünde bulundurursak. Ama öğrenmiş oldum. Ayrıca kullanabildiğini bilmek insana inanılmaz bir hava veriyor.

Şu an kendimi çok cool ve havali hissediyorum.

'Korkun benden' diye bağırmak istiyorum herkese. Ama dışarıya çıkıp arabaya doğru yürüdüğümüzde bu coşkum biraz söndü. Beş puan ya. Sadece beş puan. Şimdi bu cooluğumla o arabayı sürerek havama hava katmak vardı ama ben yine her zaman ki gibi yolcu koltuğuna geçmek zorunda kaldım.

"Somurtma. Alt tarafı beş puanla kaybettin." Ne diyon oğlum sen? Beş puanmış. Şu an arabayı ben sürüyor olabilirdim. Arabayı diyorum arabayı. Martin'i. İlk görüşte aşık olduğum Martin'i. Neyin beş puanından bahsediyorsun. Ben şu an Martin'in acısıyla sana yenildiğimi bile tınlamıyorum.

Ya da tınlıyorum. Çok fena gıcığım. Zeyd Arkan'a yenildim. Ben. Ben yenildim. Hem de Zeyd Arkan'a. Hayatımın yenilgisi diye tanımlayacağım bunu. Bu günü hiç unutmayıp her sene yas tutacağım.

"Alya?" "Hı?" "Hala burada mısın?" "Hm. Kısmen," dedim ona hiç bakmadan. Güldüğünü duydum. Sonra yavaşladı. Arabayı kenara çektiğinde şaşkınca baktım ona. "Ne oldu?" Kemerini çıkarıp gözlerini bana dikti. Ben zaten çatık kaşlarla ne yaptığına bakıyordum.

Arıza tespitWhere stories live. Discover now