2

209 12 18
                                    

Onu gördüğüm o anda ne yapacağımı bilemeyip bulutların dansını izlemeye devam ettim. Rahatsız olmasını istememiştim. Aslında ben de görülmekten, biriyle göz göze gelerek varlığımın fark edilmesinden rahatsız olmuştum. Yine de onun rahatının benim rahatsızlığımdan daha önemli olduğunu düşündüm.

Bundan sonraki yolculuğumu trenle, boş bir vagonda bir koltuk seçerek yapmaya karar verdim. Öylesi daha güzeldi: yalnızca demirlerin takırtısı ve gittikçe bulanıklaşan ağaç dalları...
Olduğum yaşta, bulunduğum yerden uzaklaşmak sadece bir uçağa atlayıp kilometrelerce yüksekten seyahat ederek hallolmayacak, biliyorum. Ancak elimdeki para bitene kadar bunların hiçbirini düşünmeyeceğim.
Yarınımı düşünerek geçirdiğim zamanlar heba oldu. Hiçbir şey kontrolümde kalmıyor, ne kadar aksi için çabalarsam çabalayayım, bir şeyler raydan çıkabiliyordu. Daha fazla bunun için endişelenmekten vazgeçiyorum. Artık yaptığım hatalardan, bu bir başkasının hayatını etkilemediği sürece pişman olmayacağım. Kendimi yıprattığım zamanların sonuna geldik.

Havaalanına indiğimde bavullarını bekleyenlerin arasında, yine karşılaştık. Ben sırt çantamı sıkıca tutmuş kalabalığı yararak ilerlerken ayaklarımın önüne onun olduğu yerden küçük bir çanta düştü. Hemen durup kime ait olduğundan emin olmak için etrafıma bakındım. Çantayı yerden aldım ve kafamı kaldırdığım an burun buruna geldik. Birbirimizi tanıyor ama tanımazlıktan gelme konusunda anlaşma yapmış gibiydik.

Anlaşılmaz bir şekilde"Sizin mi?" diye sordum. O ise naif bir şekilde karşılık vermişti.
"Hı-hı, evet, alabilir miyim?"
"Tabi"
"Teşekkürler"
Tam ağzını aralamış bir şey söyleyecekken iyi günler dileyip hızlı adımlarla oradan uzaklaştım. Güvenlik görevlilerin olduğu geçitten geçerken omzumun üstünden arkama baktığımda tekrar göz göze geldik. Bana bakıyordu.

Etraftaki herkesin onu tanıması gerekirdi ancak o gitmek için öyle bir şehir seçmişti ki havaalanında böyle birinin korumasız bir şekilde dolaşıyor oluşu kimsenin umurunda değildi. Tanınmamak isteyen tek kişi ben değildim anlaşılan.

Afallamış bir şekilde insanların taksi yakalayabilmek için koşuşturduğu kaldırıma adım attım. Bavul tekerlerinin kaldırım taşında çıkardığı sesler beynimin içinde yankılanıyordu. Yine de yılın bu mevsiminde bu şehre kimse uğramadığı için şikayet edeceğim bir gürültü yoktu. Sırt çantam şimdiden omuzlarımı ağrıtmıştı. Bir köşede kalabalığın gitmesini bekledim. Yalnızlığı o kadar kafama koymuştum ki herhangi bir grup insan gördüğümde rahatım kaçabiliyordu.
Yanımdaki boşluğa oturduğunda şaşkınlıkla yüzüne baktım. Neden rahat vermiyordu?
"Teşekkürler"
Ne için teşekkür ettiğini bilmesem de başımı aşağı yukarı salladım.
"Beni tanıdığını biliyorum, tepki vermediğin için teşekkürler"

"Seni tanımıyorum" diye kestirip attım.

"Tabi" derken gülümsedi. Gamzeleri ortaya çıkmıştı, gözlerimi kırpıştırarak yüzüne dikkatli bir şekilde bakmaya son verdim. Elini uzattı.
Tamamen hoşgörülü olduğum hayatımdan kalan bir refleksle elini tuttum ve tokalaştık.

Gülümsemesini bozmadan konuştu.
"Tanışmadığımıza çok memnun oldum"

Aylar sonra yüzümde ilk defa istemsizce beliren gülümsememi tuttum. "Ben de"

"Umarım aradığını bulursun" dedi yanımdan ayrılırken. Arkasından öylece bakakaldım.

Doğru, bir şeyleri kaybettim.
Ve umarım aradığımı bulurum.

Ve umarım aradığımı bulurum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
See you soon. | stylesWhere stories live. Discover now