Anılar- Küçük Sally

Începe de la început
                                    

"Geldiler,"dedim en kısık ses tonumda. "Artık buradalar."dedi Lucille de.

"Merhaba, kızlar."dedi babam sevecen bir sesle. Ben ablamın arkasına saklandım. Dizlerinin üstüne çöküp bana uzandı. Beni kucağına mı almak istiyordu?

"Gel buraya, küçük kız."dedi ve kucağına yerleşmeme yardım etti. Başımı önüme eğdim ve hiç konuşmadım.

"Sorun Sally mi?"diye sordu. Kafamı hayır anlamında sallayacaktım ki sorunun tam olarak 'O' olduğunu fark ettim. Bu yüzden evet anlamında kafamı salladım.

"Hmm, peki. Aslında Sally size hediye getirmişti ama... Madem siz onunla tanışmak istemiyorsunuz, hediyeleri de geri veririz."dediğinde Lucille'in "Hayır!"çığlığı kulağımı acıttı.

"Ama o daha bir bebek. Bize hediye alamaz ki."dedim gerçekliğimi konuşturarak. "Yakaladın bizi, minik Austen. Evet, hediyeleri biz aldık ama hediyeleri seçerken onun kalbinden yararlandık."

Ne saçma bir cümleydi bu!

"Onu görmek istiyorum. Ama eğer sevmezsem onu çöpe atabilir miyiz?"diye sordu Lucille haylazca gülümseyerek. Ama Sally her şeye rağmen kardeşimizdi ve gönlüm onu çöpe atmaya elvermezdi.

"Jane de aynı fikirde olursa..."diyen babamın benim kararıma ne kadar güvendiği ortadaydı. Ben Lucille'e göre daha yufka yürekliydim. Babam ona kıyamayacağımı biliyordu.

"Anneniz onu odasına götürdü. Hadi gidelim."dedi ve beni kucağından indirmeden yukarı, kız kardeşimin sarılara bürünmüş odasına çıkardı.

Bu odadaki eşyaların çoğunu ablamla birlikte seçmiştik. Annem buna izin vermişti. Lucille'in sarı olacağına inanıyordu bu yüzden eşyaların renklerinin sarı olmasını istemişti.

"Bakın burada kim var?"dedi annem odaya girdiğimizde. Sallanan koltukta oturmuş kucağındaki bebekle sallanıyordu. Sally'yi görememiştim. O örtünün altındaki minik bedeni benim için fazlasıyla gizemliydi.

"Selam, Sally. Spencer Şatosuna hoşgeldin. Eee, hediyeler?"dedi Lucille sert bir tavırla. Annem onun sertliğinin iki katı sert bir sesle "Kucağınıza almadan hediye yok!"dedi. Sandalyeden kalktı ve yerini Lucille'e verdi.

"Bundan nefret ediyorum. Bana zorla Jane'in o buruşuk sünger gibi halini de kucağıma aldırmıştınız."dedi. Devam etmek istemesine rağmen kucağına sarı örtüyü verdiklerinde sustu.

"Vay canına..." ilk tepkisi oldu.

"Bu prenses gibi bir şey. Buruşuk değil ve sarışın. Gözleri de renkli mi?"

Sorusuna babamdan olumlu yanıt aldı.

"Onu manken yapmak istiyorum!"

"Kesinlikle olmaz."

Karşı çıkan annemdi.

"Gerçekten çok güzel. Onu sevdim. Hediyem, lütfen."dedi ve örtüyü anneme geri uzattı. Sıra bendeydi. Ölesiye korkuyordum. Hayatımda ilk kez bir bebeği kucağıma alacaktım.

"Onu kucağıma koyduğunda, ellerini çekme, lütfen."diyerek uyardım annemi. Hafifçe kafasını salladı ve sandalyeye düzgünce oturmamı bekledi.

"İşte böyle,"dedi Sally'yi kucağıma verirken. Örtünün altındaki güzelliği görünce nutkum tutuldu.

"Adı Sally Diana Spencer."

Diana mı?

"Göbek adını Diana mı koydunuz?"diyerek isyan eden Lucille'di. Benim için sorun yoktu. Onun adı her şey olabilirdi.

"Prenses Diana ile isim benzerliği mi yoksa bilerek mi?"

"Elbette bilerek."

Annemin Prenses Diana hayranlığını biliyordum. Ama ismini küçük kardeşime vereceğini hiç düşünmemiştim.

"Onu sevdim."dedim anneme bakarak. Ve o anda, fark ettim.

Annemin kolları göğsünde birleştirilmişti. Bu durumda...

"Alın onu benden!"diye bağırmaya başladım. Lucille deli gibi gülüyordu ve annem de yerinden kıpırdamamıştı.

"Lütfen, lütfen, lütfen!"

Gözyaşlarım akıyordu. Ona zarar vermek istemiyordum. Babam ağlamama daha fazla dayanamadı ve annemi dürttü. Annem yavaş hareketlerle yanıma gelip Sally'yi kucağımdan aldı.

Babamın kucağına atlayıp kafamı boynuna gömdüm. Bana zorla istemediğim bir şey yaptırıldığında ağlıyordum.

"Onu neden bıraktın?"diye sordum hıçkırıklarımın arasından. "Onu hiç tutmadım ki."diye yanıtladı annem.

"Nasıl yani?"dedim ve kafamı ona doğru çevirdim.

"Kucağına Sally'yi koyduğumdan beri tutmuyordum. Sen tuttuğumu sanıyordun. Yani küçük Jane Austen'ım, küçük kardeşini birkaç dakika boyunca kucağında öldürmeden tutmayı başardın."

Gerçekten de onu tutmuş muydum?

Lucille, beşiğin yanındaki hediye paketine saldırdı. İçinden onun hep istediği bir kolye çıktı. Ucunda bir ametist taşı vardı.

"Teşekkürler, küçük bok torbası Sally!"dediğinde annem onun kolunu çimdikledi.

Benim paketimin içinden ise bir Jane Austen kitabı çıktı.

"Imm, teşekkür ederim."dedim sevinçli gibi görünmeye çalışarak. Klasik ve kalın bir kitaptan yedi yaşındaki küçük bir çocuk ne anlardı ki?

"O özel bir kitap."dedi annem. Bütün kitaplar onun için özeldi ki zaten.

"Çok eski."dedim özelliğinin bu olduğunu düşünerek.

"O birinci baskı."diyerek konuşmamıza katıldı babam. "Açık arttırmadan aldık. Oldukça pahalı bu yüzden lütfen dikkatli ol, tamam mı? Aslında ben sana bir oyuncak bebek almayı önerdim ama annen bu konuda ısrar etti."

"Oyuncak bebeği tercih ederdim."dedim gülümseyerek.

"Büyüdüğünde bize oyuncak bebek almadığımız için teşekkür edeceksin."dedi annem ve Sally'yi emzirmeye başladı.

Sally Diana Spencer, hayatımıza o gün geldi.

Bizi üçlü bir takım yaptı.

Kız gücü...

Selamlar, bayanlar, baylar!
Dilara Naz Çokçetin'in möööhteşemmm!!!! hikayeleri buradaa.

Nasılsınız görüşmeyeli?
Teşekkürler, ben de iyiyim. Ne olsun işte.

Asi Hanım'ın ağzından anlatılan ilk bölümü nasıl buldunuz?

Sally aşkımın ailemize katılışını yazmak hiç aklıma gelmemişti. Ama bu bir istek bölümdü🎉🎉🎉🎊🎊🎊 (Ay siz ne güzel bölümler istiyorsunuz öylee!!)

Jane'in ölümünün anlatıldığı bölümün ardından hem onu analım hem de biraz gülelim istedim.

Bebek korkusu olan bir Jane. Sam doğduğunda ne yaptı acaba😅😂

Neyse ben ne çok konuştum böyle ya.

Okuduğunuz için teşekkürler! Sizleri çoookkk seviyor böyle sımmmsıkııı kucaklıyorum. (Nefes alamadığınızı düşünün o derece yani. Ama merak etmeyin öldürmem efendim.)

Hoşçakalın, sevgiyle kalın🤗💙😘

O Sen Olmalıydın Hakkında Her şeyUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum