Elindeki oyuncak değil !!!

37 26 5
                                    

Telefonumun alarm sesiyle uyandım desem tam bir klasizm olur. Zaten öylede uyanmadım . Peki neyle mi uyandım. Her sabah pencereme konan kumruların camı tıklatmasıyla gözlerimi açtım bu güne , belki sıradan bir gün geçirecektim ama günümün böylesine güzel başlaması ve böylesine güzel uyandırılmak çok güzeldi.
Hemen yataktan kalkıp kurduğum alarmı kapattım malum kumruları o cırtlak alarm sesiyle korkutup kaçırmak istemem. Mutfaktan aldığım ekmek tanelerini pencereyi açık kumrulara verdim. Verdim yani hani atmadım veya fırlatmadım sakince önlerine koydum.
...

Elimi yüzümü yıkadım ve şu anda kıyafet dolabımın önünde duruyor bulunmaktayım. Yani açık giymem sevmem daha doğrusu yani ne var insanlara oranı buranı göstermekte anlamam doğrusu. Yani ben benim sonuçta . Neyse lacivert dar paça pantolonumu , üzerinde " HAYATA GÜLÜMSE " yazan beyaz tişörtümü ve hardal sarısı gömlek ceket türümü alıp hızlıca giyindim. Gayet hoş duruyordum. Saçlarımdan hiç bahsetmedim demi onlar benim tek yenik düştügüm savaş gibi bişey aslında saçlarımı seviyorum ama taramak ömürlere bedel neyse işte anlayacağınız kıvırcık saçlarım var. Saçlarımı at kuyruğu yaptım ve lülelerinin sarkmasına izin verdim. Fazla makyaj yapama gerek yok zaten güzel bir yüze sahibim hem çirkim bile olsam neden insanlara sahte birini gösterim ki. Hızlıca kirpiklerimi havalandırdım ve  hafif pembelik veren talı rujumu sadece dokundurdum dudaklarıma. Sade ve çok tatlıyım ya ! Neyse kendimizi çok sevmeyelim çünkü kendimi biraz daha seversem hastaneye geç kalıcam. O yüzden acele etmeliyim sonuçta herşey bekler belki ama hayat beklemez kim bilir belki saniye belki saliselerimiz vardır. Kum saatinde kalan son tanelerimizi sayıyoruzdur belki.

..

Hastaneye girdiğim anda evdeki tatlı Ahsen gider ve yerine hastanedekilerin tabiriyle mükemmelliyetçi Ahsen Yıkılmaz gelir.

...

Hemen hastane kantinine gidip bir bardak çay ve tost alıp köşedeki dikkat çekmeyen koltuğuma doğru ilerledim. Oturup tostumu yemeye başladığım sırada , bir nevi hastanemizin mizah ustası sayılan Emre gelip yanıma oturdu. Emreyi tanımlayacak olursak kahverengi saçları , gülünce kısılan minik tatlı gözleri vardı . Aslına bakarsanız Emre gerçekten de baya yakışıklıydı ama uyuzdu. Hani  sabah sabah Emre ' nin esprilerini çekmek bu minicik ellerimle tır çekmek gibi birşeydi . Tabi tır haraket etmezdi belki ama Emre tırı beni linç ederdi yani.

" Ee naber uyuzlukların efendisi mükemmelliyetçi doktor hanım."

Evet yine başladık. Yani tamam arkamdan söyleyin ama yüzüme de söylemeyin be canım. Sanki mükemmellik kötü birşey.
Emre dua et daha kendime gelemedim yoksa senin hakkından gelirdim ama neyse.

" Sanada günaydın mizah kralı ."
" Ha , tabi kötü mizah kralı."

Valla hiç övemem Emre bey sizi , valla aslında elimde olsa ameliyat masasına yatırıp beyni var mı diye bakardım ama napalım o da beyin cerrahı. Ha bu arada ben beyin cerrahıyım yani kendimi övmem ama hastenedekilerin tabiriyle dünyanın yedi harikasının sekizincisi olarak biliniyorum çok iyi bir doktormuşum.  Bunlar benim düşüncelerim değil onların düşünceleri ve  bence o kadar da iyi değilim daha da iyi olmalıyım daha çok faydalı olmalıyım.
"Senlede hiç alaya gelmiyo. Neyse napalım hastane dışında dalga geçeriz o zaman. "

Konuşulmuyosa ne duruyon burda bi git ya . Tabi siz benim sabrımı sınamak için gönderildiniz demi.

" Ee ne var Emre ."

" Bu gün ameliyatımız var."

" Ameliyatımız?"

Ameliyatımız , bir dakika heceleyelim şunu  a-me-li-ya-tı-mız bir dakika ya sonunda 2. coğul kişi eki var " mız "  allahım sen sabır ver yarabbim bana.

MİSALİTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon