Jeep tipi bir araba mekanın önünde durdu. Aracın kapısı açıldıktan sonra bir el önce açık camın üstünü kavradı. Bir ayağını dışarı çıkartıp siyah botuyla yere bastıktan sonra vücudunu da dışarı çıkarttı. Arkası dönüktü ama elleri montunun şapkasına giden adamın kim olduğunu biliyordum.

Barlas, namı diğer Siyah, arabanın kapısını kapattıktan sonra anahtarının düğmesine bastı. Elleri montunun cebine giderken ilerlemeye başladı. Namına yakışacak şekilde baştan aşağı siyahtı. Mekanın girişine doğru ilerlerken çevresine bakınmaya başladı. Gerilemekle gerilememek arasında kalmışken gözleri beni bulduğunda yutkundum. Adımları yavaşladı. Bir eli cebinden çıkar gibi oldu. Selam vereceğini düşündüm ve benim de elim hareketlendi ama hızla geri cebine koyup bakışlarını benden aldı. Gerilmiş gibi görünüyordu. Adımları da hızlanırken kaşlarımı çattım. Neden vazgeçmişti?

"Hazır mısın bebeğim?"

Gözlerimi sinirle kapatırken iç çektim. Ah, şimdi anlaşılıyordu. Ata... Gerçekten odama geleceğin başka zaman mı yoktu?

Ona dönmeyi veya cevap vermeyi reddettiğim sırada arkadan belime sarıldığında hızla ona döndüm ve ittirdim. "Ne yaptığını sanıyorsun?"

Pis bir şekilde gülerken ellerini havaya kaldırdı ve geri çekildi. "Üzgünüm. Henüz sevgili olmamıştık değil mi?"

Hiçbir zaman olmayacağımız gibi. Gerçekten bilgileri karıştırma ihtimali de oldukça yüksekti. Beyni bu kadar sevgili bilgisini kaldıracak kadar büyük değildi. Gerçi bu onun suçu değildi. Kimse bu kadar sevgili bilgisini kaldıramazdı. 

Yüzümü buruştururken itici suratına bir süre baktım. Ona cevap verme tenezzülünde bile bulunmadan ona çarparak geçtim ve giysi odasına yöneldim. "Yapma Asya, ne zaman direnmeyi bırakacaksın?"

Askılardan hoşuma gidebilecek bir şeyler seçmeye çalışırken "Yaşamak konusunda mı?" diye homurdandım.  Peşimden giysi odasına girdikten sonra duvara yaslandı ve rahatsız edici bakışlarını üzerime dikti. "Seni bu pis hayattan kurtarabilirim biliyorsun değil mi? Tek yapman gereken bana bir şans vermek. Ömrün boyunca rahat bir şekilde yaşarsın. Sen ve çocuklarımız. Evlenmek istediğim tek kişi olduğunu biliyorsun."

"Bu kaçıncı evlenme teklifin?" derken parlak bir elbiseyi askısıyla beraber alıp kolumdan sarkıttım ve ona döndüm. Yüzsüzce "Elliden fazla değildir." diye kendini koruduğunda başımı onaylamazca salladım ve kabine yöneldim. 

"Ne kadar şanslı olduğunun farkında bile değilsin. Sokaktan herhangi birini durdursam bile benimle evlenmek ister."

Zengin, yakışıklı ve güçlü bir erkek; sevgisiz, saygısız ve mutluluktan yoksun bir evlilik. Yok ben almayayım. 

"Şansımı çekilişle falan devredemiyor muyum?"

Alayla güldü. "Bir gün benimle evleneceksin."

Kabinin içine girdikten sonra ona baktım. Dediğine inanıyor olacak ki sırıtıyordu.  "İntihar etmek istersem ama bir silah, bıçak falan bulamazsam neden olmasın?" Yüzü düşerken kapıyı kapattım. Elbiseyi kabinin içindeki koltuğa fırlatırken derin bir nefes aldım. Ata'nın takıntılığı gittikçe artıyordu ve daha sinir bozucu bir hale dönüşüyordu. Bu işten çıkmak ve Ata'dan uzak durmam gerekiyordu ama paraya en çok ihtiyacım olduğu bu dönemde bunu yapamıyordum. Artık sadece sözleriyle değil temaslarıyla da rahatsız etmeye başlamıştı ve ne zaman çıldırıp onu öldüreceğimi ve adamları tarafından delik deşik edileceğimi merak ediyordum. 

Siyahın ÇırağıWhere stories live. Discover now