👉41. Psycho🔫

Start from the beginning
                                    

Peki ben bırakmasını istiyor muydum?

"Değişelim o zaman," dedim boğuk bir ses tonuyla.

Değişelim. Hemen.

Yana doğru kayarak sistemin yanına geçebilmem için bana yer açtı. "Bir dakika, sen onu nasıl açacaksın?" diye sorarken Zeyd arka cebimden bir tornavida çıkardım. Gözleri irileşti ve bir elimdekine bir bana baktı.

"Yuh!" dediğinde dirseğimle dürttüm. "Şşt, yavaş." "Yuh. Onu yanında mı taşıyorsun?" dedi daha kısık bir tonda. "Biraz önce gözünü oymadığım için mutlu olmalısın," diye mırıldanırken kontrol panelini açmaya koyulmuştum bile.

*

İki kabloyu birbirine yaklaştırıp gözlerimi ona doğru kaldırdım. Gözlerimiz sessiz bir dayanışmada buluştu. Yavaşça başımı aşağı yukarı salladım. Kabloları birbirine değdirdiğimde kapı açılacaktı.

"Dur." Birbirine yaklaştırdığım kabloları havada durdurup kaşlarımı kaldırdım. "Bu tarafa geç," dediğinde söylediğini yapmak yerine göz devirerek kabloları değdirdim. Kapılar kayarak açılırken beni kolumdan çekip arkasına geçirdi.

"Bir kere de dediğimi yap," diye söylendiği anda ben de, "Ya ne çekiştirip duruyorsun," diye sızlandım.

Açılan kapının yanında, sırtımız hala vagona yaslı bekledik bir süre. Ne içeriden ne dışarıdan açılan kapıya tepki gelmediğinde birbirimize baktık.

Sıradaki aşama içeriye dalmak.

Tedbirli adımlarla içeriye girdiğimizde afalladım. Dışarıdan ne kadar trene benziyorsa içeriden o kadar benzemiyordu. Eğer girerken gözümle görmeseydim kimse beni bir tren vagonunda olduğuma inandıramazdı. Ultra lüks bir binada ultra lüks bir büro olabilirdi mesela. Ortamı incelerken kendi etrafımda bir tur döndüm.

"Burada kimse yok, hadi çıkalım," dediğinde Zeyd'e baktım. "Bence etrafa bir göz atabiliriz."

"Saçmalama. Neye bakacağız, yürü çıkıyoruz." "Ya ama ben boşuna mı uğraştım kapıyı açmaya o kadar, şöyle bir dosyaları falan karıştırsaydık."

"Ya sen bela mısın kızım, düş önüme yürü." Beni kapıya doğru iteklediğinde "Ama..." diyerek arkamı döndüm. "Yürü dedim," diye sözümü kesince ofladım.

Hayır belki işe yarar bir şey bulurduk. Vagondan çıkınca, "Bekle, kapıyı kapatacağım. Dikkat çekmenin lüzumu yok," diyerek onu durdurdum.

Çıkardığım kablolara dönüp kapıyı açtığım gibi kapattım. Diğer vagona ilerlemeye başladığımızda içime bir kurt düştü.

Ben bu kadar şanslı bir insan değildim ki. Neden her şey yolunda gidiyor? Kapıyı açtım, içeri girdik, geri çıktık ve hala yakalanmadık. Etrafta kimse yok. Olabilir mi böyle bir şey?

Aylin'in gerçekten burada olma ihtimali ne kadar? Ve eğer buradaysa bizim bu kadar kolay dolanabilmemiz ne kadar normal. "Zeyd," dedim şüpheyle. Bu işte bir iş var. Beni duymayınca koluna dokunup tekrar seslendim. "Zeyd."

Bana doğru döndü. "Gidelim buradan. Garip bir şeyler oluyor. Diğerlerini bekleyelim." "Olmaz. Aylin'i almadan gitmem." "Bak bu normal değil. Etrafta kimsenin olmaması, bu kadar kolay girip çıkmamız, bu çok tuhaf. Bir şeyler dönüyor..."

"Her şeyin yolunda gitmesi mi tuhaf, bu iyi bir şey. Hiçbir sorun yok. Hadi bitirelim şu işi." İkna olmamış bir biçimde peşinden sıradaki vagona ilerledim. Kontrol panelini açarak aynı sistem olduğu için öncekinden de çabuk bu kapıyı da açmayı başardım. Kapı açılınca yine önce sessizce bekledik bir müddet ama bu vagondan da kimse çıkmayınca içeri girdik.

Arıza tespitWhere stories live. Discover now