•|7|•

18.3K 1.3K 530
                                    


İFRİN

Yedinci Bölüm

Ezgi elindeki su dolu bardağı annesine uzattığında, annesi gözyaşını elinin tersi ile silerek elindeki bardağı aldı.

Ev şu an tıklım tıklım doluydu. Evrim'i aramaları sonucunda onu tahmin ettikleri hiçbir yerde bulamadıklarında polise haber vermişlerdi. Polis geldiğinde, haliyle meraklı komşuların da Evrim'in ortalarda olmadığından haberi olmuştu.

Ertesi günde de tüm mahalle onlara toplanmıştı. Aslında bu iyi bir şeydi. Ezgi, annesini teselli ettikleri için geldiklerine seviniyordu bile.

Ezgi ise ağlamasa da fazlasıyla tedirgin ve endişeliydi. Ablasının ne ara ve nereye kaybolduğunu merak ediyordu. Korkuyordu, içten içe bunun lanet yüzünden olduğunu düşünüyordu. Ablasının bebek hakkında iyi şeyler söylemediğini hatırladı, bebeğin kırılmasına sevinmişti...

Salondan çıkarak odasına girdi ve kapıyı kapatıp kalabalıktan sıyrıldı. Odaya girdiğinde hala yatağın üzerinde duran telefonun ışığının yandığını gördü.

Kapalı kapının ardından korkuyla telefona bakıyordu, gidip muhtemelen gizemli kişiden gelen mesajı okumayı istemiyordu.

En sonunda derin bir nefes aldı ve yavaşça yatağına doğru gitti. Yatağa oturup titreyen elleriyle telefonu eline aldı ve gelen mesaj bildirimine tıkladı.

05*********: Korkuyorsun. Çünkü aciz bir kuklasın.

05*********: Vakit kaybı olmadığını kanıtla.

05*********: Oyunu bu sayede bitirebilirsin.

05*********: Mesajlarıma cevap ver!

05*********: Bundan hoşlanmadım.

Sonra birkaç saat sonra mesajlar gelmeye devam etmişti.

05*********: Söyle bana hala korkuyor musun?

05*********: Korkuyu bir kenara bırak. Görmüyor musun, korku senin arkadaşın değil.

Mesajların hepsini okuduktan sonra tedirgince kalakalmıştı. Tam da bu anda yeni bir mesaj daha geldi telefonuna

05*********: Yalnızlığı seviyorsun. İnsanlardan ve onların yargılamalarından uzakta kendi dünyanda yaşıyorsun.

Ezgi: Kimsin sen?

05*********: Bunu gerçekten öğrenmek istiyor musun?

Ezgi:Evet

05*********: O halde oyunu kuralına göre oyna.

Ezgi: Ne yapacağımı bilmiyorum.

05*********: Bu oyunu kabul ettiğin anlamına mı geliyor?

Ezgi duraksadı. Ne yapıyordu böyle, korkudan titriyordu resmen.

Ezgi: Evet.

05*********: :) Harika, pişman olmayacaksın... Belki. Kapıyı aç.

Ezgi okuduğu mesaj üzerine telefonu yatağa fırlattı ve kapıya koştu. Kapıyı açtığında kapının önünde duran karton kutuyu gördü.

Etrafta kimseyi göremeyince kutuyu aldı ve odasına geri döndü. Annesinin ya da herhangi birinin kutuyu görmesi ihtimaline karşı acele etmişti. Odasına girdiğinde telefonunu eline alıp bir mesaj daha yazdı.

Ezgi: Bu kutu da neyin nesi? İçinde ne var.

05*********: Sormak yerine, aç onu.

Ezgi kutunun üzerindeki bandı çıkarıp kutunun içine baktı. Kutuda bir sandık vardı. Karton kutuyu parçalayarak kutuyu açığa çıkardığında bunun İfrin adlı bebeğin içinde bulunduğu kutu ile aynı olduğunu gördü.

Başını kutudan kaldırıp pencerenin önüne baktı.

Gece bebeği çıkardığında pencerenin önünde kalan kutu şimdi orada değildi.

Korkuyla kutunun içini açtı.

İfrin kutunun içinde bağlı bir halde duruyordu. Parçalanan yüzü sanki hiç parçalanmamış gibi sapasağlamdı.

Ayağa kalkıp çalışma masasının yanındaki çöpe baktı. Dün gece bebeğin parçalarını atmıştı ama şimdi çöpte hiçbir şey yoktu.

Kutudaki bebeğin başına diz çöktü. İfrin'in gözleri sanki onu izliyordu. Bu bebeği daha dün parçalarına ayırmıştı, ayırmıştı değil mi? Aklını mı yitiriyordu?..

Düşündüğünde aklına gelen tek bir ihtimal vardı. Bu ihtimal şu an karşısında duran İfrin kadar ürkütücüydü. Muhtemelen dün gece o, eve girmiş, bebeği ve kutuyu almıştı. Şimdi ise bebek sapasağlam bir şekilde karşısındaydı.

Telefonun bildirim sesi kulaklarını doldurdu yeniden. Ezgi ise bu sırada ablası için endişeleniyordu. Kim bilir başına ne gelmişti...

__________________

|9|7|18|0|34|

Sonsuzsiyah_

İFRİN | Texting ލ(TAMAMLANDI) Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu