Tek kişilik, küçücük yatağına geçtiğinde hala düşünmeye devam ediyordu. Bu durumu en yakın zamanda annesine anlatması gerektiğini biliyordu yoksa başı bilmeden daha fazla belaya girebilirdi. Bunları düşünmek istemediği için gözlerini kapatarak uyumayı denediği sıra da çalınmadan açılan kapıyla korkuyla yerinden sıçramıştı. Gelenin kim olduğuna baktığında ise gördüğü Tuana, başka bir görüntüyü de anılarında canlandırmıştı.

O adam ve Tuana çıplaktı ve üst üsteydiler. O yaşa kadar erkeklerle bir bağının ya da alakasının olmamasına rağmen onların ne yaptıklarını biliyordu. Bu çoklu kadınlarla yaşamanın sonucu da olabilirdi elbet ki öyle olmasının ihtimali yüksekti. Hala bunları düşünürken kapısının çalınmadan açılmasıyla gelene bakmıştı. Gördüğü kişiyle ya çomağı hazırlayacaktı ya da iyiliğiyle niyetlenecekti. Ah bunu da sonra düşünmesi şarttı!

"Pınarcığım..." Tuana'nın ince ve doğallığını sekteye uğratmayacak şehvetle bezenmiş sesini duyduğunda nefesini tutmuştu. Ne söyleyeceğini tahmin edebiliyordu.

"Efendim Tuana abla?" Tuana gözlerini acıdan olduğunu tahmin ettiği bir ifadeyle gözlerini yumduğunda, Pınar hala ona bakıyordu.

"Ben... Bir an kendime hakim olamadım canım. O adam bana tecavüz etmeye kalkıştı!" Pınar saf ve toy olduğunu kabul etse bile bu ihtimali düşünmesi söz konusu dahi değildi. O adam bu mezarlığın sahibi sayılırdı ve bir kadının ırzına geçmek için tüm bunlardan vazgeçemezdi.

"Abla yapma bunu. Bu senin hayatın ve hayatının bir parçası için kimseye yalan söyleme. Bana bile!" Oradaki en küçük canlı kendisi olabilirdi ama dikkatli olduğunu biliyordu.

"Biz... Biz... Ben çok utanıyorum." Kusarcasına söylediği cümlelerle ellerini yüzüne kapatarak ağlamaya başladığında, hıçkırıkları odada yankılanıyordu. Pınar ise teskin edici bir cümle kurmaktan acizdi. Çünkü ne yaşadığı anı unutabilecekti ne de hatıralarından silme şansı olacaktı. Tek temennisi ileride bir gün güzel hatırlamasıydı.
Pınar hala ağlayan kadına baktığında, çekinir bir tavırla elini omzuna doğru uzatmış ve okşarcasına koymuştu.

"Buna ihtiyacın vardı abla ama lütfen şimdi ağlama. Bu aramızda bir sır olacak eğer bunun için endişeliysen." Tuana daha fazla hıçkırarak ağlamasına devam ederken kafasını olumsuz anlamda sallıyordu.

"Ah benim masum meleğim, burada sır diye bir şey olamaz ki! Şimdiye kadar akbaba bunu öğrenmiştir." Pınar yay gibi olan kaşlarını anlamadığı olay karşısında çatarken, gözlerini kadına dikkatlice bakmak üzere çevirmişti.

"Ne demek istiyorsun? Yoksa odalar-" Tuana gözlerini her an açılacakmış gibi hissettiği kapıya çevirdiğinde, Pınar cümlesini yarıda keserek derince yutkunmuştu.

"Var... Abla varsa beni de öğrenmiştir!" Dudaklarını sıkıca kapattığında kadına korku dolu gözlerle bakmaya başlamıştı.

"Hayır senin korkmana gerek yok. Odaları adamları yani kargalar izliyor. Ve seni hepsi biliyor. Senin için bir sorun yok." Pınar bunu duyduğunda gözlerini heyecanlıca açarak, yatağında dizlerinin üzerinde zıplamıştı.

"Tuana abla senin için de bir sorun yok o zaman. Adamların hepsi seni sever." Tuana kafasını olumsuz anlamda sallarken, kızı ilk defa görür gibi bakıyordu.

DAMGALI KRALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin