👉34. Merak ediyorum

Começar do início
                                    

Elimi arabanın kapısına attığımda bana baktığını hissettim ve gözlerimi kaldırdım. Sorarcasına bir bakış attım. "Aç mısın?" diye sorarken gözlerinde hala eğlence parıltıları vardı.

Düşündüm. O kadar adrenalinden sonra yemeğe hayır demezdim herhalde. "Hadi gel," dedi sanki aklımdan geçenleri anlamış gibi. Sokağın devamında karşı tarafta kafe tarzı yerler vardı. Bu defa tereddütsüz düştüm peşine demek ki baya açım.

Yan yana kafelere doğru yürürken yan yan beni süzdüğünü fark ettim. Sanki bir şeyler sormak istiyor da, soramıyor gibi. Ve bu şekilde kıvranması, ne sormak istediğini bilmek istemediğimi hissettiriyordu bana. Çünkü o Zeyd Arkan, kolay kolay bir şeyler için kıvranmaz.

Derken kafelerin birinin önünde durdu. Şöyle bir göz gezdirdim. En azından kasıntı değildi bu defa. Gayet normal, onun gibi insanların pek bulunmayacağı ama benim gibi insanların gideceği türden.

Bildiğin normal sıradan bir yer işte ama Arkan soyadı için fazla sıradan. Buna rağmen sanki onu tanıyor gibiydiler. "Sizi yukarı alalım, her zamanki yer?" diye sordular ve Zeyd başıyla onay verdi. Her zamanki yer?

Demek ki sık sık geliyordu. Ve gerçekten de nereye gelmesi gerektiğini biliyormuş. Yukarı çıktığımızda çatı misali yer denize bakıyordu. Kafeyle denizin arasında biraz mesafe olmasına rağmen, yukarı kısımdan sanki denize bitişikmiş gibi bir görüntüsü vardı.

Deniz kokusu ve deniz manzarası ikilisi muhteşemdi. Korkulukların yanında en köşedeki masaya oturduk karşılıklı. Bir an garip hissettim, onunla böyle karşılıklı oturmak, arkadaşça.

Dalgalanan denize diktim gözümü, sonuz mavi, oturup saatlerce izlenecek bir güzellik. Uzunca bir sessizlikten sonra ona döndüğümde bana bakıyordu. "Güzelmiş burası. Sık sık gelir misin?" "Aylin'le geliriz genelde." "Abi kardeş mekânı diyorsun."

O sırada menüleri getirdiler. Garson gittiğinde açtığım menünün üzerinden ona bir bakış attım. "En azından bu defa menüye Fransız kalmadım," dedim alayla. "Sen her defasında durumu gayet iyi kurtarıyorsun. Yine garsonla flört etme ama bozuşuruz," deyince sinirim tepeme fırladı. "Ya sen...! Ben kimseyle flört etmedim," dedim dişlerimi sıkarak. "Hm orada olmasam bu çıkısına inanacağım."

Masadaki kürdanlardan fırlattım ona. "Beni delirtme Arkan!" Bir dakika. Kürdan ne alaka ya? Et restoranına geldik sanki. Kafede masalara kürdan koymak nedir? Her neyse iyi olmuş aslında, işime yaradı. Ona tuzluk fırlatamam ama kürdan iyidir, kürdan fırlatılır. Olmadı kürdanla gözünü de oyabilirim. Kürdanla çareler tükenmez.

"Atma." Elini kürdanlardan korunmak için havaya kaldırdı. "Ya çocuk musun sen. Atma şunları." "Antin kuntin ithamlarda bulunma sen de." Kızgın bakışlarımı diktim yüzüne. "O zaman söyle bakalım, iki numara neymiş?" dediğinde kaşlarımı çattım. "Hi? Ne numarası?" "Ölmeden önce yapılacaklar listesinden iki numara?"

Bu listeyi nereden anmıştım ben ya. Her ne kadar sesi ilgili de olsa özelime girilmiş gibi hissediyordum resmen.

Beklentili bakışlarına boş boş karşılık verirken sorusuna cevap verip vermemek arasında gidip geliyordum. Eğer bir damla alay olsa asla söylemezdim ama gerçekten merak ediyor gibiydi ve bu beni tereddüt ettiriyordu.

"Dalış yapmak. Ama denizde. Böyle tam balıkların içinde." Tek kaşını kaldırdı. "Korkmayacak mısın?" Omuz silktim. "İnşallah korkmam," dedim umursamazca.

"Dur şimdi sıralıyorum. Uçak sürmek istiyorsun, denizde dalış yapmak istiyorsun ve paraşütle atlamak istiyorsun, sonra sana adrenalin bağımlısı olduğunu söyleyince bana kızıyorsun." Göz devirdim. "Ne var ya, bence gayet normal şeyler, birçok insan yapıyor bunları," diyerek karşı çıktım. "Devam et." "Bir de atış yapmak var..."

Arıza tespitOnde histórias criam vida. Descubra agora