👉33. Kaç kaç🏃

Start from the beginning
                                    

Neden söylememişti bana? Hiç sormamıştı bile nereye gidecekler diye. Ben duyduklarımı da kafamı meşgul edenler listesine eklerken Çınar'ın bana baktığını hissettim.

Bakışlarımı kaldırıp onunkilerle buluşturduğumda bir hayli tuhaftı ifadesi. En iyi şekilde 'imalı' olarak tanımlanabilirdi ki bu da çok anlamsızdı. Zaten bütün günden anlamlı bir şey çıkarabilir miydim muamma.

Oflamamak için direnerek ayağa kalktım. Cümlenin ortasında olan kaptan ağzı hafif açık bir şekilde kaldı. Elimle Çınar ve Melis'i işaret ettim. "Onlar gidecek," dedim. Sonra onlara da "Hava alacağım," diye bir şeyler mırıldanıp dışarı attım kendimi.

Her ne ayarlayıp tembihlediyse artık duymak istemiyordum. İki tekne arasındaki boşluğa oturup ayaklarımı denize doğru sallandırdım. Bir denizi bir de yağmuru hiç bıkmadan izleyebilirim. İkisinde de hiçbir şeyde bulunmayan bir huzur gizli.

Üzerime bir gölge düştüğünde daha gözlerimi tepemde dikilen kişiye kaldırmadan kim olduğunu biliyordum. Bakışlarım gümüş rengi gözlerini buldu. "Güneşimi engelliyorsun," dedim. "Sen varsın ya," diyerek yanıma oturdu. "Hi?" Kaşlarım çatılırken anlamsız sözlere bir anlam vermeye çalışıyordum ki tekrar konuştu, "İyi misin? Bir şey mi oldu?"

"Yo, sürprizleri sevmiyorum. Neden söylemedin bana?" Omuz silkti. "Önemli olduğun düşünmedim."

"Önemli old... Ney? Bu çok saçma." Göz ucuyla baktığımda yüzünde çarpık bir gülümseme vardı. "Çok mu saçma? Bir saniye bile olsun aklının ucundan geçti mi acaba? Önemli bulsan düşünüp sorardın."

"Zeyd." "Hm?" Gözlerimi ondan alıp denize diktim. O ise denizden alıp bana dikti galiba, öyle hissettim. "Bana denekmişim gibi davranma. Gerçekten hoşlanmıyorum. Git deneylerini başkaları üzerinde dene. Ya da deneme fark etmez. Dengesiz olabilirim. Belki beklediğinden farklı tepkiler veriyorumdur ama bu küçük oyunlar oynamanı meşrulaştırmaz. Ben senin oyuncağın değilim. Benimle oynama."

"Seninle oynamıyorum. Sen her yaptığıma ters tepki vermeye yemin etmiş gibi davranıyorsun." "Ben," diyordum tam ama birinin adımı seslenmesiyle omzumun üzerinden baktım.

Çınar.

Zeyd'i orada öylece bırakıp ayağa kalktım. Çınarın yanına gittiğimde Melis ortada görünmüyordu. Ağzımı açtım bir şey söylemek için ama tam olarak ne söylemem gerektiğini bilemedim. "Özür dilerim," dedi. "Gerçekten böyle olsun istememiştim. Özür dilerim."

"Boşver, unut gitsin." Sonuçta işlerin bu noktaya gelmesinde benim de payım vardı. "Alya; sen gerçekten mükemmel bir insansın. Sakın kimsenin seni aksine inandırmasına izin verme. İnan bana şimdiye kadar yaptığım ve söylediğim her şeyde samimiydim. Seni hiç kandırmadım. Ve seninle geçirdiğim hiçbir saniyeden pişman değilim. Sana hayran olmamak mümkün değil, çünkü sen eşsiz birisin. Ve çok yakında beni biraz daha iyi anlayabileceğini düşünüyorum..." derken gözleri birkaç saniyeliğine arkamdaki denize kaydı.

Ben de refleks olarak omzumun üzerinden bir bakış attım belki denize, belki sadece Zeyd hala orada oturuyor mu diye. Son sözlerini anlamamıştım. 'Çok yakında beni biraz daha iyi anlayabileceğini düşünüyorum'.

Diyosun?

Ya bu bilmece gibi konuşan insanlar bir düşünmese çok güzel olacak.

"Çok yakında ne...?" diye tekrarladım. "Anlayacaksın," dedi sadece. "Kendine iyi bak olur mu." Arkasını dönüp yata doğru gittiğinde hala çatık kaşlarla bakıyordum ardından. "Sen de," dedim artık duymayacağını bile bile. "Sen de kendine iyi bak..."

Arıza tespitWhere stories live. Discover now