SG-4

189K 6.8K 355
                                    

Dün akşam yaşadığım tuhaf anın olduğu yerde bir kaya bulup oturdum. Ortalıkta kimse yoktu. Beş dakika kadar geçtiğinde bu uyuzun dalga geçtiğini düşünmeye başlamıştım.

Karanlıkla ilgili bir sorunum olmadığını düşünürdüm. Yani eskiden öyleydi. Son iki senedir Selin'in korku filmlerine maruz kalmıştım ama. O zamandan beri geceleri hiç dışarıda yalnız vakit geçirmemiştim. Tabii bunu şimdi yalnız, bir ağaçlığın arasında karanlıkta otururken fark ediyordum. Çevreme bir göz gezdirdim. Kimse yoktu. Tamam, buraya geleli beş dakika olmuştu ve beynim çoktan farklı senaryolar üretmeye başlamıştı. Kendimi izlediğim filmlerin bir sahnesinde bulmadan buradan gitmeye karar verdim ve ayağa kalkıp yürümeye başladım.

Yürürken ürkek ürkek etrafa bakıyordum. Buralarda bir seri katil, sapık ya da vahşi hayvan olmazdı herhalde. Kamp alanına gizlice giren bir sapık... Yok artık! Seri katil... Saklanmak için falan. Hayır! Vahşi hayvan? Hiç sanmıyorum. İyi de benim korkmam için bir hayvanın vahşi olmasına gerek yoktu ki! Örümcek, çekirge, kırkayak, kulak böceği... Iyk! Hayır ya! Hızlı yürümeye başladım.

"Nehir!"

Hızlıca sesin geldiği yöne döndüm. Batın. Of, aptal şey! Hem beni çağırıyor hem bekletiyor. Ömrümden ömür gitti ya! Hep Selin yüzünden. Ne vardı diğer genç kızlar gibi romantik komedi falan izlesek. Ömrümde izlemediğim kadar aksiyon, korku filmini iki yılda izlemiştim onun sayesinde. Şimdi onun sayesinde on sekiz yaşında karanlıkta yalnız kalmaktan korkan kız olmuştum.

"Beni bekletmek için mi çağırdın?" diye sinirle bağırdım Batın'a.

"Aslında gelmeni beklemiyordum."

Şaşkınca bana bakıyordu. Böyle bir öfkeyi beklemediği kesindi. Sakin ol, kızım! Yalnız değilsin en azından. Selin var ya, bir gün çarpılırsam senin yüzünden!

"Bir şey soracaktım," dedim sırf o çağırdığı için geldiğimi düşünmesin diye.

"Oturalım mı?"

Sesi hala yumuşak çıkıyordu. Biraz daha sakinleştikten sonra "Olur," dedim ve biraz önce üzerinde oturup türlü senaryolar geliştirdiğim kayaya doğru ilerledim. Oraya doğru giderken ne soracağımı da düşündüm. Tabii ki "Bir şey soracaktım," derken aklımda bir soru yoktu. Kendini beğenmişlik yapmasın diye uydurduğum bir şeydi sadece ama iyi soru bulmuştum.

"Önce dürüst olacağına söz ver."

Batın yanıma oturunca bu kaya biraz önce de bu kadar küçük müydü diye düşündüm. Aslında fazla yapılı bir çocuk değildi. Tamam güçlü bir fiziği vardı ama zayıf gözüküyordu. Dizlerimiz ve her ne kadar çekmeye çalışsam da kollarımız birbirine değiyordu. Söz verdiğini duymak için yüzüne baktım. Bu akşam koyu mavi bir gömlek giymişti ve bu gözlerini daha belirgin yapmıştı.

"Aynı sözü sen de verirsen olur."

"Söz."

"Söz."

Ondan da söz aldıktan sonra "Dün akşam niye bana yardım ettin?" dedim. Bu hala bana doğru gelmiyordu. Buradaki herkes bizim aramızda geçenlerle eğlenirken o niye karışmayı tercih etmişti ki? Gülümsedi. "Bunun cevabını vermiştim."

"Dalga geçtiğini sanıyordum."

"Seninle hiç dalga geçmedim."

"Bu çok saçma. Beni neden önemsiyorsun?"

"Soru sorma sırası ben de." diyerek hevesimi kırdı. Suratımı asıp "Sor," dedim.

Ne soracaktı ki zaten, oyun oynamak istiyordu kesin. "Hafta sonu gerçekten bir işin var mı?"

SADECE GİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin