beş| sadece bir şarkı olacağım,

515 63 6
                                    

Bölüm Şarkısı: Foy Vance - Be The Song

|Sadece bir şarkı olacağım

☀️

30 Ekim 1842

Bir duvara sığınmış, sanki tutunacak tek dalı oymuş gibi sıkı sıkıya sarılmıştı. Başı önüne düşmüş, sert nefesler alıp veriyordu. Sanki o kadar hızlı solumasa yere yığılıverecekmiş gibiydi. Başı dönüyordu ve midesi kasılıyordu. Gözlerinde biriken yaşlar neredeyse akacaktı.

İşittiği sesler onu yaralıyordu. Hemen yan odadalardı, nefes seslerini bile duyuyordu, Jungkook. Birbirlerini öpüşlerine şahit oluyordu, sevişmelerine.

Çok canı yanardı zaman zaman. Hayat ona adil davranmamıştı, davranmayacaktı. Bunu kabulleneli de uzun zaman olmuştu. Ama bazı anlar oluyordu ki, kalbi bir kuş gibi çırpınıyor, duvarlarına çarparak isyanını dile getiriyordu. Bir tür kriz geçiriyordu ama bunun bedenine bir etkisi olmuyordu. Ruhsal olarak çok yıpranıyordu sadece, günden güne çöküyordu.

İşlemeli halının üzerine oturdu. Sesler kesilmiyordu, her yerdeydi. Yan odadaki sesler sussa kafasının içindeki sesler susmuyordu. Ve az sonra daha net duyuldu sesler, Kral'ın sesleri. Jungkook sakin kalamıyordu, kalbindeki kuş çırpınıyordu her an daha fazla.

10, 9, 8,

"Çok güzelsin, her şeyinle," diyordu Kral. Jungkook bu sırada tırnaklarını sertçe etine saplamıştı.

7, 6, 5,

Yüzünde hissettiği ıslaklık da neyin nesiydi? Neden boğazı düğüm düğüm olmuştu?

4, 3, 2,

Kral hala konuşmaya devam ediyor muydu yoksa duyduğu sesler kendisine mi aitti? O acı çığlığı kim koyvermişti? Neden etraf dönüyordu?

1, 0

Ve neredeyse bayılıyordu. Az kalsın akli dengesini yitirecekti.

En sonunda ayağa kalktı, bunun için kendini çok zorladı. Eşyalarının arasına attığı tableti zar zor içti. Bir tür sinir krizi geçiriyordu.

İlacın beynini uyuşturduğunu hissetti. İçinde bir şeyler hareket etti, midesi acıyla kasılılyordu ve ilaç boğazından akıp geçti. Kesilen sesler üzerine pencereye doğru yürüdü. Derin derin soludu ve biraz sonra ilaç bedenindeki titremeyi kontrol altına aldı. Kafasının içindeki sesler de susmuştu şimdi.

Odadan ayrıldı daha sonra ve bahçeye çıktı. Sessizdi etraf ve hava kapalıydı. Bu içini daha da kararttı. Neredeyse tekrar ağlamaya başlayacaktı. Ama ilaç hislerini yok etmişti bir süreliğine, tek bir yaş dahi akıtmadı. Suratına çarpan soğuk hava sayesinde biraz kendine gelmişti.

Elindeki yıpranmış kitabı açtı ve taşın üzerine oturdu. Fakat ne yapsa da aklını veremedi kitaba.

Çok geçmeden içerden Kral çıktı. Üstü başı dağınıktı ve keyifli görünüyordu. Jungkook onun yüzüne bakmadı. Midesi bulandı.

"Saraya güvenlice gittiğine emin ol. Bir eksiği varsa tamamlarsın." Düğmelerini yavaşça iliklerken konuştu ve oradan ayrılmadan hemen önce bir torba altını genç çocuğun yanına doğru fırlattı.

Jungkook altınlara elini sürmedi, bu kadarını kaldıramazdı. Gururu defalarca yerle bir olmuştu fakat bu biraz fazlaydı.

Yarım saat kadar bekledi adamın gelmesini. Bazen etrafta dolaşarak çoğunlukla oturarak. Nedensiz bir heyecanı ve fena bir endişesi vardı. Ne kadar kendisine itiraf etmekte zorlansa da küçük adamı görmek içini sımsıcak yapıyordu. Bazen ise kalbini kırıyordu yüzüne bakmak.

Biraz daha bekledi ve hala gelmeyince odaya tekrar çıktı. Kapı hafif aralıktı fakat içerden hiç ses gelmiyordu. Derin bir nefes alıp kapıyı tıklattı, hiçbir karşılık alamadı. Birkaç defa daha aynı olay tekrarlandı.

En sonunda biraz korkuyla kapıyı araladı ve temkinli bir hareketle içeriye göz attı. Oda boştu fakat dağılmıştı. Kuşkuyla girdi içeri ve birkaç kez seslendi. Yanıt alamadı.

Adamı terasın korkuluklarına yaslı halde buldu daha sonra. Yeşil hanboku tekrar üzerindeydi ve siyah saçları birbirine karışmıştı.

"Bay Min?" Usulca seslendi. Sesi kısık ve hareketleri temkinliydi. Biraz da heyecanlıydı. Çok az.

Uzunca bir süre yanıt alamadı ve tekrar seslenecekti ki diğer adam konuştu. "İnsan olmak çok zor bir şey, değil mi?" diyordu. "Belli kuralları var, acıları, yenilgileri. Çok ağır bir yük."

Jeon sustu. Şaşırmıştı, yalan değil. Adamın sesi titriyordu ve vücudu. Suratı görünmüyordu ama Jungkook adamın yüzünde acılı bir ifade olduğuna yemin edebilirdi. Bir adım yaklaştı diğerine doğru ve diğer bir adımı atmaya korktu.

"Ben bu yükü kaldıramıyorum. Denedim, yemin ederim denedim, olmadı. Nefesimin ciğerlerime dar geldiği geceler oldu, ağlamaktan nefessiz kaldığım geceler. Olmadı, ben yapamadım. Bu şekilde nasıl yaşarım, nasıl yaşanır bilmiyorum." Yoongi'nin sesi şimdi ağlamaklıydı ve bu Jungkook'u serseme çevirdi. Neredeyse olduğu yere yığılacaktı.

Sonra konuştu. Bunun için kendini zorunlu hissetti. Bir tür ihtiyaçtı. "Yaşamak zorundayız. İnanın bana bizim gibiler için ölmek bile büyük bir suçtur." Adama doğru yaklaştı. İlk önce bir adım, ikinci ve üçüncü. Aralarındaki mesafe oldukça azdı şimdi. "Bu yüzden, sizi yaşama bağlayacak bir şey bulun kendinize. Bu bir kitap olabilir, bir eşya. Belki de bir şarkı. Yahut siz bir şarkı olun, o şarkıyı siz yaşatın."

Sonra duraksadı. Adam şimdi kendisine doğru dönmüştü. Yüzü kıpkırmızıydı ve dudakları şişmişti, hala akıyordu gözlerinden yaşlar. Göz altları mora boyanmıştı ve bunlara rağmen hala eşsizdi.

"Kim bilir, belki birisi de sizin şarkınızda hayat bulur."

If I go to speak,

I will refrain and be the song,
Just be the song.

When inner scars,

Show on your face,
and darkness hides,

Your sense of place,

Well I won't speak,

I will refrain and be the song,
Just be the song.

|Bölüm Sonu

kral'ın adamları | yoonkookOnde as histórias ganham vida. Descobre agora