"Bu ne şimdi? İnsanlara sahibim olduğunu mu göstermeye çalışıyorsun?" Keşke sahibin olsaydım. Keşke birbirimize ait olsaydık.

"Birisi kolundan tutup hoş olmayan yerlere götürmesin diye." Kolumun altından bakışlarını yukarı, bana kaldırdı. Tanrı'ya yalan söyleyemezdim. Onunla aramızdaki bu boy farkına bayılıyordum.

"Bu birisi senden başkası olamaz Sehun. Şu anda beni hoş bir yere götürmediğine eminim. Cadde boyunca yükselen binalara baktı. Yanıp sönen neon motel ışıklarını işaret ettiğini biliyordum.

"Ama ben sana hoş olmayan şeyler yapmam." Dediğime cevap vermemesinden ne çıkarmam gerektiğini bilmiyordum. Benim demek istediğim tek bir şey vardı. O da 'Ama ben sana hoş şeyler yaparım' idi. O bunu ne anlama çekti bilmiyorum.

Motelin sırasındaki kaldırım boyunca yürüdük. Sessizdik ve kalabalığı geçince kolumu indirmesi bir olmuştu. Güzel günler, birkaç hafta önceki bana sarılmak için can attığı o güzel günler. Ne kadar da güzeldi. Ben de ne kadar kafayı yemiştim.

"Burada yol ortasında sevişmeyen bir ben kaldım galiba." Apartmanların birinin girişinde, merdiven kuytuluğunda öpüşen genç çifti görüp başını hızla çevirdi. Durum müsait olsaydı kahkaha atardım. Ama içimde bir yerler ölüydü ve kahkaha atmayı desteklemiyordu. Dediğim gibi, ya cidden delirmiştim ya da gerçekten şu anda tek derdi modern bir Londra sakini olarak ahlak bekçiliği yapmak değil, bizzat sokak ortasında öpülmekti. Benim de tek derdim bu olabilirdi. Ne hoş.

"Teşhirci olduğunu bilmiyordum." Biraz şaşkın, biraz da keyifli çıkan sesime engel olamadım. Bu iğrenç insanlara imrenerek bakmasını ölsem yine beklemezdim. Ancak burada elbette bir sorun vardı. Ben zaten ölüydüm. "Ama benim tercih ettiğim bir şey değil."

"Seni kasteden kim? Seninle sevişmek istemiyorum." Laf sokma çabasını takdir ettim. Neredeyse alınacaktım. Neredeyse bacaklarımın arasında dostumun kalbi kırılacaktı.

"Ben de seni kastetmiyordum zaten. Genel konuşuyordum." Öfkeyle yüzünün kızardığını fark ettim. Topuklarını yere sertçe vurarak iki adım önümden yürümeye başladı. Çok yazıktı. İkimize de çok yazıktı. "Burası." Bana bakmasını sağladıktan sonra moteli işaret ettim. Yüzündeki bakıştan buradan daha şimdiden hoşlanmadığını anlamam zor değildi. Geri çekildi ve böyle bir ortamda herkesin yapacağı şeyi yaptı.

Önce benim girmemi bekledi.

Motelin kapısını açar açmaz çan öttü ve bu beni sinirlendirdi. Hoşlanmadığım bir şey varsa o da bu kapı çanlarıydı. Aynısı Marta'nın pansiyonunda da vardı. Girişte oturan motel sahibi gelen kimmiş diye şöyle bir başını kaldırdı. Benim olduğunu görünce başını geri indirmek üzereydi ama sonra Baekhyun'u fark etti ve bir süre onu süzdü.

"Değişik zevkleriniz varmış efendim." Ben asla böyle şeylere cevap vermezdim. Bir grup yer sahibi olarak kendinde konuşma hakkını gören insan topluluğuydu bunlar. Değişikten kastettiği şey Baekhyun'un erkek olmasından başka bir şey değildi. Ya da üzerindeki binici kıyafetleriydi bilmiyorum. Ona tekrardan şöyle bir bakınca hala o kıyafetlerin içinde olduğunu hatırladım.

"Öyledir." Baekhyun kendinden beklenmeyen şımarık gülümsemesiyle cevap verince olduğum yerde çakılı kaldım. Yetmedi üzerine kalçalarını kırarak girişte duran rafa doğru yürüdü. Kim, hangi açıdan, nereden bakarsa baksın onu parayla tuttuğumu düşürdü. "Almamda bir sorun değil mi?" Elindeki paketi motel sahibine gösterdi yandan bir sırıtışla.

"Yok tabii ki, hazırlıksız müşterilerimize hediyemiz." Aldığı şey motelin bedava verdiği prezervatiflerden başka bir şey değildi. Düşüp bayılmak üzereydim. Bileğimden tutup beni merdivenlere çekiştirmesine izin verdim. Bunu yapmasa muhtemelen orada öyle kalmaya devam ederdim.

RescuerWhere stories live. Discover now