SG-3

170K 6.8K 210
                                    

Ben yerime otururken Buse'nin yan sıramdaki bir kızın yanına oturmasını izledim. Selin tırnaklarıyla oynuyor, Çağatay ise hala telefonuyla ilgileniyordu. Ulaş'ı görmem için arkamı dönmem gerekiyordu. Bunu yapmak istesem de yapmadım. Yüzüm yan tarafımda kalan Buse'ye dönük olduğundan Batın'ın kulağıma doğru yaklaştığını görmemiştim. Nefesini hissedince yüzümü önüme çevirdim. "Bir iyilik yapınca bu kadar bulaşacağını bilmezdim," dedi. Ona kötü kötü baktım. "O senin tercihindi. İyilik yap diye pankart açmadım."

"Sevgilin bize bakıyor."

"Eski sevgilim,"diye düzelttim onu. Az öncekinden daha derin bir sırıtış yerleşti yüzüne. "Eski sevgilin bana böyle uzak olduğunu seyrettikçe ne düşünür acaba? Benimle birlikte olduğunu sanıyor değil mi?"dedi alaycı yüz ifadesiyle. Ondan yeterince uzakta sıramın kenarında oturuyordum. Onun söylediklerini her ne kadar umursamak istesem de sıramı ona doğru çekerken buldum kendimi. Yine sırıttı. Beni izlerken eğleniyordu. UYUZ! Nereden bulaşmıştım ben buna. O eli tutmasaydım şimdi hiçbir şey olmayacaktı. Ukaladaki özgüvene bak! Elini tutmasam kalırdı orada ne güzel egosu kırıla kırıla. Niye bu aklıma gelmemişti ki? Kendi derdimdeydim tabii. Ha bir de nereden bileyim bana yardım etmeye çalıştığını düşündüğüm çocuğun üç dakika sonra başka bir kılığa gireceğini. Dengesizdi işte.

Elindeki listeyi okumayı bitiren Anıl hoca sonunda kafasını listeden kaldırıp bize baktı. Onaylar gibi bakıp "Böyle daha iyi," dedi. Sonra "Evet. Dün Çağatay'ın yardımıyla size isteklerinizi söylemenizi anlatmaya çalışmıştım. Bugün istediği bir şey için adım atan biri var mı?" diye sordu.

Kimseden ses çıkmayınca "Yarın bu soruyu tekrar soracağım ve hepinizin söyleyecek bir şeyi olacak. Şimdi derse dışarıda devam edeceğiz. Yani siz. Yirmi dakikanız var. Birlikte geçirin ve birbirinizi tanıyın. Sonra bir liste yapın. Birbiriniz hakkında öğrendiğiniz şeylerin listesi. Haydi dağılın ve yirmi dakika sonra burada olun."

***

"Tamam. Mantar sever misin?"

Beş dakikalık suskunluğu dayanamayıp bozmuştum. "Gerçekten yemeklerden mi bahsedeceğiz?" dedi eğlenir gibi bana bakarak. "Cevap!"

"Sevmem."

Elimdeki kağıda "Mantar sevmiyor ve ben de."yazdım. "Ve gerçek bir liste. Yaz kampında bile inek misin?"

"Hayır! İşimi doğru düzgün yapıyorum."

Çarpık gülümsemesiyle beni süzüp "Ek bir liste yapıp ,çok çabuk utanması hoşuma gidiyor, yazar mısın?" dedi dirseklerini arkasında yaslandığı kayaya uzatıp beni süzerken. Yüzümü listeye eğip "Hayır, senin hoşuna giden ya da gitmeyen, dalga geçtiğin şeylerin listesini yapmayacağım," dedim. Ne oluyordu şimdi? Çocuk bir anda değişebiliyordu. Yüzümün kızarmasından nefret ediyordum zaten. "Bunu sınıfta okursan sevgilinin hoşuna gitmez diye mi korkuyorsun?"

İnadıma mı böyle uyuzluk yapıyordu. Çattık ya! "Eski sevgilim," dedim sadece. Daha çok sırıttı. "Madde iki, insanları sinirlendirmek hoşuna gidiyor," dedim ve kağıda yazdım aynı zamanda.

"Benim istediklerimi de yazmazsan bu gerçek bir liste olmaz."

Gözlerimi devirdim."Tamam, benim hakkında düşündüğün bir şey söyle."

"Konuşurken gözlerime bakamıyor. Tüm harfleri eksiksiz yazar mısın? Bakamıyoru özenle yaz."

"Bu gerçek değil." dedim yüzümün kızardığına emin olarak. Ona bakmamaya gayret ediyordum. Gözlerine değil. Zaten ben kahverengi göz severdim. Onun safir rengi gözlerine hiç benzemeyen kahverengi...

SADECE GİTWhere stories live. Discover now